24 Haziran 2013 Pazartesi

BİR DÖNEMİM AYDINLANMIŞ,BURJUVA DEMOKRATİK DEVRİMİMİ YAPMIŞTIM ONUNLA(!)..'KARA KUTU'MU ÇÖZMÜŞTÜM MUTLUYDUM!‏

  • BİR DÖNEMİM AYDINLANMIŞ,BURJUVA DEMOKRATİK DEVRİMİMİ YAPMIŞTIM ONUNLA(!)..'KARA KUTU'MU ÇÖZMÜŞTÜM MUTLUYDUM!‏







"bizimkiler anlaşamıyorlar babam ayrılmak üzere evden..."...(1990)..."benim ve evin durumu çok kötü.bana yardım edeceğini söylüyorsun.
ben dahil hiçkimse ile bilgileri paylaşmamakla yapabilirsin.birde sen yüklenme bana lütfen!..durumu kurtarmaya,kapatmaya çalışıyorum!.."
...(2011)....ne kadar benzer bir durum değil mi onca zaman geçmesine rağmen durulmamıştı bir türlü suların?.."nasıl mektup yazdınız öyle?"
şehir trafiği,vapur kalabalığını anımsatan hınca hınç dolulukta seferler gidip geliyordu aramızda o günlerde kağıt üzerinde(!)...yazılan mektup
lar,cevaplar,beklenilen sözcükler?..hızla gidip geliyordu aramızda harfler,kelimeler,cümleler,satırlar,parağraflar...çok hızlı soluyorduk yarattı
ğımız atmosferi çok hızlı!...ne kadar demokratikti ilişkimiz ne kadar?..."cevap yazmasaydınız da görseydiniz?.." o güzel sitemlerin,karşılıklı his
settiklerimiz,istemlerimiz?...tekrar sivrilmişti kalemim elimde rotatif gibi çalışıyordum yeniden.mamak'ta kitap ve dergilerin sadece gazete ver
dikleri günlerde özlemle mektup yazar beklerdik.mektup günleri gözümüz koğuş kapısında olurdu.gelen mektupları heycanla alır ve özenle ce
vap yazmak için köşemize çekilirdik.arkadaşlar bana takılırlardı çok yazmamadan,..yahu gel iki laf edelim!..diyerek takılırlardı bana.mamak'tan
çıktıktan bir süre sonra mamak'ta ki arkadaşlara mektup yazmaya devam ettim.mamak boşaltıldı ceyhan ve bursa'ya nakledildikten sonra da
1991'e kadar hem bizim kıza hem arkadaşlarıma mektup yazmaya devam ettim.bizim kızın elif isminde arkadaşı benim de bursa'da yatan ar
kadaşlarımdan selçuk...başka bir tanıdık çevremiz 'ortak' çevremiz yoktu.ikimizdik sadece romalı gladyatörler gibi arenada(!)...sinemada yaka
ladığımız 'düşünsel/evrensel/hümanist' çizgimizi,bu değerler üzerinden snat/kültür sohbetlerimizi sinemadan ayrıldıktan sonra yakalayamadık.
bir anda dışarıda iki tutuklu olmuştuk aniden.o evde,ben ise işyerimde ondan gelecek mektupları ve onun işyeri ziyaretlerini,açıkgörüş bekler 
gibi bekliyordum onu(!)...okul çıkışı ayaküstü ne konuşulabilinirdi?..açıkgörüş yapıyordıuk hafta içi fırsat buldukça ve yazdığımız mektupları veri
yorduk birbirimize o kadar!(!).."bindiğim takside mektubunuzu  okurken nerdeyse şöföre,biraz yavaş gidermisiniz diyecektim sonra yanlış anlar diye vaz geçtim.annem bir şeyler olduğunun farkında sık sık odama baskınlar yapıyor ama ben oldukça dikkatli davranıyorum.ders notlarımın arasında okuyor,cevaplandırıyorum mektubunuzu."....tam anlamıyla liseli aşıklar gibiydik romantizmin doruklarında geziniyor heycanlanıyor mektupsuz günlerimizde veya görüşemediğimiz anlarda üzülüyorduk.onun bulduğu yöntemle ev telefonlarını akşamları tek zil çaldırıyorduk...
"annem bizim telefonlara bu günlerde bir şeyler oluyor tam ahizeyi kaldırıyorum zil sesi kesiliyor diyor..."...müziplik yapıyorduk telepati kuru
yorduk birbirimizle.okul yıllarında yaşamadığım 'aşık' rollerini havasını yaşıyordum onunla.mektuplar,zar zor görüşmeler,annesinden habersiz
benimle buluşmak,yazışmak,görüşmek için gösterdiği fedakarlıklar....bu kız beni yeniden onure ediyordu yaşamadığım tatmadığım içsel duygu
ve hislerimi bir kıza karşı duyumsamak istediklerimi,sevgi/aşk gibi içleri boşaltılmış burjuva  sözcükleri onunla istediğim anlamda naif,doğal bi
çimde o içi(miz)mde ölmüş duyguları yeniden devrimci romantizmle yaşıyordum.düşünsel/cinsel...1970-1974 arası mücadelenin dışında olsak
ta 'sokak' türü kız/erkek ilişkilerimiz yoğun değildi veya okul aşklarımız(!)...bu tür maceraları it/kopuk takımı yapardı gürültülü biçimde okul ön
lerinde kızlara laf atmalar,askıntı olmalar...lümpen bir tayfa vardı her okul önünde güzel kızlara takılan onlarla ilişki kurmaya çalışan veya bir
birlerinden habersiz aynı kıza takılan ve aralarında kavaga çıkaran mahalle bıçkınları.bizler ise utangaç veya içten içe duyumsadıklarımızı bir türlü kız arkadaşlarımıza açıklayamayan çoğunluktuk.beizim mahalleden gözlemlediğim kadarıyla kaçamak yapan veya 'aşk'..'sevgili' modun
da olan yoktu.bende o yıllarda yaşamadım bu türlü bir ilişki.sınıf arkadaşı,sıra arkadaşım olarak bakıyordum.sınıfta esmer güzel bir kız vardı
ona karşı ilgiliydim ama bir türlü yaklaşamamıştım ona.simgesel bir 'aşk' olarak yunusvari kaldı içimde(!)...cinsellik o yıllarda dışsal bir duyumsamaydı.fiziki güzellik,dolgun bacakalr...güzel bir yiyecek,lezzetli bir yemek gibi bakıyorduk kızlara o yıllarda.içsel yolculuklar,neden
niçinlerden çok  cinsellikti aranılan karşıtlıkların birbirlerini çekmesi,zıtlarım birliği...bir anlamda farketmediğimiz 'diyalektik'ti yaşadıklarımız
ama içleri burjuva bakış açısı ile doldurulmuştu.yazlık sinemalardan yayılan o bakışmalar,öpüşmeler,sarılmalar,dokunmalar sevişmeler.......
'aşk' değil de kadın etinin cazibesiydi bize sunulan onun çekiciliği...iki insan neden birbirini sever,ısınır,yanyana gelir sorularından çok kadın/
erkek cinselliğinin çağrışımlarıydı bizlere o günlerde yön veren.belki biraz da yaşadığımız çevre ve yavaş yavaş lise sıralarında bizde oluşan
o 'toplumsal' yan naif devrimci fikirler kızlara karşı bakış açımızı farklılaştırıyordu diğer sınıf arkadaşilarımıza göre...içimde kalmadı değil tabi
o günlere bir sevgilimin olmaması.okul/ev arası gelgitler dar yoksul bir yaşam ve soluklanmadan üzerimize çöken 'devrimci dalga' bizi hem
okul arkadaşlarımızdan hem mahalle arkadaşlarımızdan savurdu kopardı farklı bir dünyanın ve yaşam biçiminin içine anafor gibi çekti ayrış
tırdı bizi!...ortaokul/lise yıllarımı o 'kara kutu' yu bu kızla yeniden yaşadım o duyumsamak istediğim beraber olacağım bir kıza o günlerde 
söylemek istediklerimi paylaşmak istediklerimi özgürce bu kızla yaşadım.geriye dönüşten çok yaşanması gerekenlerin yaşanması anlamında 
yaşadım.hani o çok tartıştığımız geri bıraktırılmış ülkelerin iç dinamikleriyle geçirmedikleri 'burjuva demokratik devrim' gerçeğini ben bu kız
la 'demokratik' biçimde 'devrimsel' anlamda yaşadım ve devrimini tamamlamış sömürge bir ülke gibi feodalizmimden temizlendim sanki(!)..
ohhhhh beee!..dedim içimden,o günlerde yaşamadığım sadece duyumsadığım 'plataonik' iç geçirmelerimi onarmıştım sonunda.mutluydum
hemde anlatılmaz tarif edilmez biçimde.bir kıza tanımadığım sadece düşünsel/evrensel değerler etrafında yakınlaşıp sonunda iç dünyamı aç
tığım bir kıza açılmıştım sonunda kabul ettirmiştim gerçekliğimi.içeriden çıkınca askere gidip gelen ve işe girdikten sonra evlenmesi gereken
sıradan bir adam gibi sıkıştırılmaya başlamıştım çevremde.eğer bu kıza rastlamasaydı titanik gibi batacak ve o romantizmi yaşayamacaktım
o sıkıştırılmaları geçiştirmeye çalışıyor zaman kazanmak istiyordum 'godot'yu bekler gibi 'aşık' olacağım kızı bekliyordum tur/hira dağımda(!)
ve nihayet o gün geldi farkında olmayarak.inaılmazdı gerçekten.idealist bir adam olsam allah dualarımı kabul etti,sana bin şükürler olsun al
lahım diyerek kırk takla atacak belki de cami cami gezip tapınacak türbe türbe gezip adaklar,kurbanlar kesecektim!(!)...ne komik?..farkında
değildim başıma konan talih kuşunun(!)...

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder