28 Haziran 2013 Cuma

SEN BENİ BIRAKINCA BENDE 'SEVGİLİ'M SİGARAYI BIRAKTIM ANİDEN (1991) AYNI TARİHTE, HIRSLA!.. İNTİKAM ALDIM KENDİ KENDİMDEN!‏ "ÇOK SİGARA İÇİYORSUNUZ?"...E.G/1989...

SEN BENİ BIRAKINCA BENDE 'SEVGİLİ'M SİGARAYI BIRAKTIM ANİDEN (1991) AYNI TARİHTE, HIRSLA!.. İNTİKAM ALDIM KENDİ KENDİMDEN!‏
"ÇOK SİGARA İÇİYORSUNUZ?"...E.G/1989...






sen beni,pişman olmamak için bırakmıştın.içinde tek bir soru işareti kalmamacasına.dönüp bir daha arkana bakmamacasına değil mi?.bende
bir daha düşüncelerimi paylaşamaycağım ve yaşamımı doğal olarak sürdüremeyeceğim bir kıza aşık olmamak üzere kapatmıştım bilincimi o
günden sonra.yaşamımda o günden sonra en büyük değişiklik ne oldu biliyormusun?...inanmayacaksın ama sigarayı bıraktım biliyormusun?(!)
"çok sigara içiyorsunuz?.."(ELVAN GÜNAY-1989) sorunu şöyle cevaplamıştım anımsarsan?...yooooo!...sen sitem edercesine,..." yok diyene bakın bu üçüncüsü!.."...
önce senin beni terk etmenle senden kurtuldum sonra da sigara illetinden fırlattım attım paketi sokağa senden sonra(1991)...bir çırpıda,ani
bir kararla.o meşhur uzun telefon konuşmamızın sonlarına doğru,....ilişkimizi açıklayalım ailelerimize böylece daha çok zaman yaratırız kendi
mize?...önerime sen üç cümle ile karşılık vermiştin,..."çok hızlı yaşadık!.."...(ELVAN GÜNAY/1990) peki o zaman demiştim,kasetlerimle gönderdfiğin o küçük not mek
tubunun arkasından gelişen yeniden başladığımız ilişkimiz için,...ancak senin gibi bir kızla yaşamı paylaşabilirim!..önerime,..."size duyduğum
sevgi bir arkadaşıma dostuma duyduğum sevgiden farklı değil!.." cevabına,...peki o zaman zorlamış olmayayım seni o zaman?...la kapatmış
ama sen,..."durun canım!..karamsar olmayın hemen deneyeceğim tabi!.." (ELVAN GÜNAY/1989) diyerek bağıtlamıştın.durdurmuştun beni o güzel zekice cevabınla.
bu defa sustun konuşmadın o üç cümleden başka ses vermedin.ama belliydi içinde kopan fırtınaların şiddeti ile yazdığın mektubunda.sen su
sup konuşmayınca ben yine demokratik biçimde,...peki o zaman!..bir süre görüşmeyelim duygu ve his ve düşüncelerin otursun düşün karar
ver oturup konuşalım?...diyerek noktalamıştık o güzel giden ve sonu istenmeyen biçimde biten telefon konuşmamızı.ve beni o gün cevaplama
dığın görüşmediğimiz günlerde içinde fırtınalar estiren duygu/his ve düşüncelerini şöyle açıklıyordun günler sonrası yazdığın mektubunda......
"o an ne diyeceğimi şaşırdım buz kesti elim ayağım...siz kararlarınızı hep böyle aniden mi alırsınız?...bir şeyde diyemedim...hani ellerin nerde?
hani verdiğin sözler?...gözyaşlarımdasın!."/ELVAN GÜNAY-1990-(nilüfer-sen mühimsin-)....bana o günlerde alıp hediye ettiğin yeni çıkan nilüfer'in kaset şarkı sözleriy
le beni yargılıyordun.seven veya bağlanan bir insanın çırpınışları vardı yazdıklarında.basit bir ayrılık değildi yaşadıkların.onun için 1991'de bana son bir mektupla veda ettiğinde evli sevgiline uçtuğunda sana şu soruyu yöneltmiştim,...beni seviyorsun ama bazı engelleri(annen)aşamıyor
sun?...bu yarı gerçek yarı çanak soruma çok mantıklı şu cevabı vermiştin,..."seni sevmiş olsam neden bir başkasıyla beraber olayım?.bu doğru ve dürüst bir davranış olurmu?..".../ELVAN GÜNAY/1991-gerçekten akıllı,pozitif içinde eleştiri ve özeleştiri taşıyan devrimci bir cevaptı!.bu itirafın üzerine senin,..."piş
man olmamak için çok düşündüm ama değişmedi duygularım!.." /ELVAN GÜNAY/1991- inandım sana.olabilirdi gelgitler biçiminde bana bazı şeyler hissedebilirdin
hissettinde fakat yeterince istenilen biçimde olmadı belki veya senin dışında bazı zorlamalar bu istemlerini engelledi belki ben erken bir öneri
yaptım sana ve yapıcı bir biçimde karşılılı oturp konuşamadan telefon ahizelerinde kaybıoldu seslerimiz.o,ayrı kaldığımız günlerin sonunda bana
sitem dolu mektubunda şu cümleni hiç mi hiç unutmayacağım,..."önerinizi bende düşünmedim değil!.."....(elvan günay/1991) yani?..bana karşı boş ve duygusuz,his
siz değildin!...olan oldu yaşananlar yaşandı alalacele verilen kararlar,aniden alınan kararlar....işte o ani kararlarımdan ve ilk defa doğru olanı si
garayı bırakmamadı!.sen beni bırakınca bende sigarayı bırakarak sevdiğim ve zevkle içtiğim 'sevgili'mi(!)bırakmıştım intikam almıştım kendi ken
dimden!(!)...birazda ani karar alma devrimci mücadele günlerinden kalmadır bizlerde.o günlerde düşünmeye tartışmaya zaman yoktu inan fa
şizme karşı mücadelede.o an aniden ne yapılacaksa karar alınmalı ve uygulanmalıydı eylemsel pratikler.bir an geç karar alma düşünme üşen
me yaşamımıza malolabilirdi.karar alamamak,tetiği çekememek,kaçmak yakalanmamak için an meselesiydi bizim dışımızda bizi zorlayan şart
lar.mutlaka seni de ikimiz dışında zorlayan etmenler,şartlar vardı ve benim gibi ani karar alıp uygulayamadın susutun karşımda.sadece,....
"çok hızlı yaşadık!.." (elvan günay/1990) diyebildin!..bizde o günlerde faşizme karşı çok hızlı savaşmıştık inan!...'demokratik'ti ilişkimiz seninle,devrimci!...tanış
mamız yaşam birlikteliği için karar vermemiz.gerçekten 'devrimci' bir biçimde tanıştık seninle.kimse tanıştırmamıştı bizi buluşturmamış kar
şılaştırmamıştı.gizemli bir çekim gücüydü bizi bir araya getiren 'gizil' bir güç!..bizler nasıl ki o günlerde devrimci düşüncenin çekim gücüne
kapılıp burjuvazinin haberi olmadan gizliden örgütlendik ve o meşhur 'gizli örgüt'ü mü zü(!) kurduysak,seninle de kitapların hümanizma/ev
renselliğin çekiciliğinde yan yana geldik mıknatıs tozları gibi hızla çekildik hızla!...onun için zaten,.."çok hızlı yaşadık!.."(elvan günay-1990) dedin!...gerçekten o
ilk günlerde 'demokratik'.."devrimci" bir ilişkimiz vardı.ben uyydurmuyorum tüm bu olup bitenleri yaşananlar ortada!...doğal bir ortamda ki
tapların ortasında buluştuk ve o izbe yerin iki kat altında loş nem ve küf kokan sinemanın alt fuayesinde kitap reyonunun önünde,
baban üst fuayeden,.."haydi kızım akşam oldu gidiyoruz hazırlan!.."...uyarısı  üzerine kesilen,saatlerce süren sohbetimize sabaha kadar devam edecektik belki de?...bundan daha demokratik ve devrimci bir durum olabilir mi sence?...sahi sen asosyal/apolitik tin değil mi?..unut
tum özür dilerim!...demokratikti çünkü 'zor' yoktu ilişkimizde,devrimciydi çünkü karşılıklı konuşarak,anlaşarak alıyorduk kararları.ben sine
madan ayrıldıktan sonra benim sende kalan kasetlerim içinde babanla gönderdiğin bana o küçük not mektubun 'komünist manifesto'nun gi
rizgah parağrafı gibiydi!(!)..."telefonunuzu nerden nasıl bulabilirim tabi bunlara sizin cevap vermeniz mümkün değil.telefonunuzu bulur bul
maz mutlaka arayacağım sizi!.."...bu işçi sınıfının devrimcilere gönderme yapması gibiydi(!)..gelin ve örgütleyin bizi burjuvaziye karşı!...ben
de senin o güzel çağrını proletaryanın çığlığı olarak algıladım ve senden önce ben buldum sizin ev telefonunu...senin o çok sevdiğin sevinç
çığlığını anımsadım...sürpriiiiiiiiiiiiiiiiiiiiz!...(elvan günay topallı-2008)...istanbul'dan eve döndüğünde kopan internet bağlantın onarılmış ve tekrar mailleşeceği
mizi o güzel çığlığınla sanal cama yansıtmıştın.telefonunu ptt'nin rehberinde bulduğum gün beni akşamı evden aradım seni.sen açtın telefonu
benim aradığımı anlayarak sanki(!)...ne tesadüf değil mi?..yine kimse girmemişti aramıza seninle benim!...kısık bir sesle sesizce konuştuk
birkaç kelime ya heycandan veya ne bileyim sevinçten pek konuşamadık açıkm seçik.anlamıştım sıkıntını ve içinde bulunduğun o zor durumu
fazla zorlamamak için seni(bak yine demokratik bir durum)tekrar başka bir zaman arayabilirmiyim önerime(devrimci gönüllülük)o güzel sesinle...."hayır!.."..diye cevaplamıştın....ben bu kadar güzel bir 'evet' cümlesi duymamıştım bu kadar yumuşak bu kadar sevgi ile çevrilmiş
bir 'evet' cümlesi!...'hayır' sert bir emir cümlesidir aslında bu şekilde söylenmesi neredeyse bir mucizedir.ama sen o emir cümlesini o kadar
güzel eğdin büktün 'evet'le din ki havalara uçtum sen 'hayır' dediğinde ve şöyle tamamaldın..."okula yazın isterseniz!.."....devrim olmuştu
içimde!....
cektik belki de?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder