24 Haziran 2015 Çarşamba

KÜRT SORUNU ÜZERİNE!..belgin aksoy..

Böyle bir soruya bizim memlekette paldır küldür yanıt verecek çok insan olduğunu biliyorum. Ne de olsa birim alana düşen uzman sayısı bizde fazla (Dunning Kruger sendromu). Bir kere coğrafyaya bakmak lazım, ikincisi Kürt kavramını ne ile tanımlıyoruz ona bakmamız lazım (uzun bir yazı olacak, umarım sıkılmazsınız). 
Öncelikle bu coğrafyaya bakarsak kavimlerin gelip geçtiği hem kültürel hem de genetik izlerini bıraktığı bir alandır. Kürt kimdir? Fiziksel tanımı var mı_? yok. Elimizde Kürt dili var ve eğer yanlış bilmiyorsam yazılı geleneği 18. yy da başlamış bir "dil". Tırnak içinde yazıyorum çünkü benim bildiğim Kürtler kendi konuştukları dile KÜrtçe demezler bile, sorani vardır, kormançi vardır. Zaza ise o sepete koymanın tartışmalı olduğu bir dil. Yazılı geçmiş bu şartlar altında en elle tutulur şeydir. İki üç yüz yıllık bir yazılı geçmişe dayanarak Kürtleri çok fazla geriye götürmenin imkanı yoktur. Kürt milliyetçilerinin en sevdiği şey olayı Medlere bağlamaktır ki, bu da Sümerleri Türklere bağlamak ne kadar bilimselse o kadar bilimseldir. Şu sebeplerden dolayı:1- Med dili hakkında bildiğimiz tek şey büyük Iran dil ailesi içinde bir dil olduğudur.
2- Medce grameri hakkında bir fikir verecek bütünlük taşıyan en ufak bir tekst bulunmamıştır.
3-Medcenin varlığından sadece eski persçe metinler içindeki bir takım medce olduğu düşünülen kelimelerle haberdar olduk. 
Gene de iyimser olsak bile ortada şöyle bir metodolojik yanlış vardır ki, kendi varlığını şanlı bir tarihle özel kılmaya çalışan milliyetçi bünyeler bu yanlışı çok yapar:
Medcenin varlığına işaret eden metinler İÖ 6. yy'a tarihlenir. KÜrtçenin yazılı geçmişi ise İS 18. yy. Toplarsak kaynak akışında 2400 yıllık bir boşluk vardır. Beni 1995 senesinde mosmor eden sevgili Hartmut Kühne hocamın mantığyla gidersek, Akış ve ilişki rekonstrüksiyonunun mümkün olmadığı 2400 yıllık bir kopukluğu hipotezlerle kapatamazsınız. Hele bu 2400 sene yüzlerce kavimler göçü ve dolayısıyla da kültürleşmenin gerçekleştiği topraklardaysa.Ben seminerde 400 seneyi doldurmaya çalıştığım için yerin dibine geçmiştim, 2400 seneyi doldurmaya çalışan insanların bilimsel ehliyetlerini kaale almam doğrusu. Filoloji olmadan kültürel rekonstruksiyonu yapmak mümkün değildir. Prehistorik malzeme yorumlanmasının rolüne ileride değineceğim. Filolojide devam edelim. Zira dil, bir ulus ya da etnisite tanımlarken eldeki en sağlam kriterdir. Somut örnek vermek gerekirse, Türk tarihinde mesela 8. yy'dan beri özgün yazılı bir gelenek var, ama az, ama çok, sonuçta kendi içinde bütünlük taşıyan metinler var, ve Türkçenin grameri 11. yy'da(10 da olabilir bilemedim şimdi) yazılmıştır. Elbette diller değişiyor, ama Türkçenin bir gelişim tarihini çıkarabiliyoruz, çünkü yazılı aktarımda büyük kopukluklar yok. Kürtçenin ise benim İranistik'te seminerlere gittiğim 1996 senesi itibarı ile etimolojik yahut gramer çalışması yoktu (dil öğretme kitaplarını gramer kitabı saymayız). Çünkü gramer bir dilin sistematiğidir ve henüz böyle bir sistematiği ortaya koyan çıkmadı sadece bazı yaklaşımlar var ve bunların da ucu açık ve tartışmalı. Zira 2400 yıllık bir boşluk ve klasik farsçanın diğer iran dillerine karşı ezici bir üstünlüğü var (bu farsca da aktarım kopukluğu olmadan günümüze gelmiştir) Devlet ve sistem perslerin elinde olduğu için bu kaçınılmaz bir durumdur.İranistik'te birbirine karşı iki hocanın derslerini de dinlemiştim. Bir tanesi demişti ki, Medce veKürtçede ortak olan sözcükler neticede başka İran dillerinde de var. Medcenin sadece Kürtçe ile değil başka dillerle de arasında çok sıkarsak ilişki kurabiliriz, ama bu, sadece ortak atadan gelmelerinin bir sonucudur, analitik bir ilişki kurmak için 2400 yıl çoooook uzun bir süre. Dahası benzer ilişkiyi çok zorlarsak niye İngilizce ya da Almancayla kurmayalım? Tochter, Doughter, Tuhter, Madar Mother, Mutter, Pater, Father, Vater Peder, liste böyle uzar gider.
Böyle söylediğimde çok kolay faşist damgası yiyeceğimi biliyorum ama, 300 yıldan geriye gitmeyen yazılı bir geleneğe sahip, standart grameri olmayan ve bölgesel farklılaşması bu kadar fazla olan bir vulgeratif (yani birincil amacı iletişim olan) bir dile büyük bir kültürel birikim oluşturmaya çalışmak benim bildiğim bütün bilimsel yöntemleri zorlar. (Bu konuda beni anlamak istemeyen bir öğrencime seneler önce dediğim gibi: Medler diyelim Kürt, bu senin sefil gerçekliğinde neyi değiştirir?)Şimdi gelelim olayın prehistorik tarafına. Zira şu halde yazılı geleneği bu kadar kıt bir kültürü tanımlamanın bir mümkün yolu prehistoryadır. Ama prehistorik arkeolojinin pratiği artefakt yani nesne sınıflamaktır. Nazi Almanyası felaketinden beri bildiğimiz bir şey varsa o da maddi kalıntılar bir ulus tanımlamaya yetmez. Bir seramik biçimi örneğin, bir ulusun kendini ifade etmek için yaptığı bir şey değil, yemek pişirmek için kullandığı bir şeydir. Bİr nesne bir moda olarak pekala farklı etnisiteler tarafından kullanılabilir. Mesela 5000 sene sonra dünyanın her yerinde bulunan kola kutuları bir "coca cola ulusu" yahut "coca cola devleti" tanımlamak için yeterli sebep değildir. Ama adam gibi bir arkeologsa kokakola şişeleri üzerinden bir "network" tanımlar, bir ağ, bir sistem görür. Benzerlikler değil FARKLAR önemlidir. Örneğin diğer değişkenler: Coca cola şişeleri hangi kontekstlerde karşımıza çıkıyor? Bu kontekster mimari açıdan ortak bir nokta gösteriyor mu? Coca cola ile birlikte ele geçen pizza kartonları neden Kuzey Amerikada daha çok ama Anadolu'da az. Pizza tüketimindeki bu farklılığı nasıl açıklayabiliyoruz? Demek ki Anadolu'da daha güçlü bir yerel mutfak geleneği var, bu hususta teslim olmamışlar. (Bu konuyu Roma'ya dalarak da uzatabilir, sağlam örnekler çıkarabilirim).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder