30 Ağustos 2013 Cuma

MAMAK ASKERİ CEZAEVİNDE KURALLARA UYMAYINCA 'TABUTLUK'LARA ATILIR,GÖRÜŞ,MEKTUP CEZASI ALIRDIK.BİZİM KİTAPKURDU İLE ARAMIZDAKİ BAĞ KOPUNCA KENDİMİ HÜCREYE TIKILMIŞ GİBİ HİSSETTİM O AN!(!)..

MAMAK ASKERİ CEZAEVİNDE KURALLARA UYMAYINCA 'TABUTLUK'LARA ATILIR,GÖRÜŞ,MEKTUP CEZASI ALIRDIK.BİZİM KİTAPKURDU İLE ARAMIZDAKİ BAĞ KOPUNCA KENDİMİ HÜCREYE TIKILMIŞ GİBİ HİSSETTİM O AN!(!)..
mamak askeri cezaevinde günlük yaşamımız zincirleme 'faşist' komut ve emirlerle sürüyor ve akşam saat 22_00'de 'koğuuuuuuuş yaaaaaaaaat' terörü ile sona eriyordu.yine bitmiyordu aslında.bu defa da geceyarısı işkenceleri başlıyordu.ani koğuş baskınları bizleri havalandırmaya alıp koğuşta akıl almaz biçimde 'arama terörü' yaptıktan sonra bizleri koğuşa alıyorlardı.koğuşa girdiğimizde gözlerimize inanamıyorduk gördüklerimiz karşısında.yataklar açılmış ve yünler dökülmüş ve koğuş çırçır makinası tarafından atılmış gibiydi.onca pislik ve kirliğin içine çamaşırlarımz boca edilmiş ve yiyecekler berbat olmuştu.bu durumu bilinçli yapıyor ve bizleri delirtmek,başeğdirmek,teslim almak için pilanlı biçimde uyguluyorlar pes etmemizi bekliyorlardı.biz direndikçe onlar deliriyor ne yapacaklarını şaşırmış biçimde işkenceleri yoğunlaştırıyorlardı.koğuştan çıkar çıkmaz 'komutlar','terörize' yönlendirmeler başlıyordu.bu faşist komutlara uymadığımız zamanlar önce pestilimiz çıkana kadar kaba dayak sonra A-Blok'un altında bire bir konumunda demir kapılı ve alt kısmında mazgal kapağı olan bizce 'tabutluk',onlarca 'hücre' olan ölüm hücreleri vardı.bire bir olan bu kibrit kutusu kadar olan tabutta ne oturmak ne de uzanmak mümkündü.ancak tavuk gibi tünemek zorundaydık eğer battaniye vermişlerse.tabutluklar mahzende olduğu için içeriye gün ışığı girmiyordu.ana kapı ve hücre kapısının altında bulunan mazgal kapağı açılınca yaşam belirtisini hissedebiliyorduk.tuvaletimizi verilen ördeklere yapıyor ve mazgal kapağı açılınca dışarıya veriyorduk.verdikleri su ve yemeği mazgal kapısından içeriye alıyorduk.cezamızın süresi faşist askeri cezaevinin komutlarına uymama,karşı gelme,isyan gibi kıstaslarla uzayıp kısalıyordu.en kısa 'hücre cezası' bir haftaydı.A ve B blokta ayrıca 'tecrit' denilen tabutluklardan biraz geniş ve çift ranza sığabilecek tipte banyo/tuvaletin ortak kullanıldığı 'hücreler' vardı.buralarda ikişer kişi kalınabiliniyordu.hayvanat bahçelerindeki  hayvan barınaklarını anımsatıyordu bu sıra sıra bölmeli hücreler.ön kapı tamamen demir çubukluydu ve asker sürekli biçimde bizi gece gündüz denetliyordu kolayca.tecritten içeri girdiğinizde tecritleri görmeniz mümkün değildi.bir demir yığını ile yüzyüze geliyordunuz öncelikle.sonra yavaş yavaş bu demir yığını arasında insanları seçebiliyordumuz tecritinize götürülürken.müthiş bir yalnızlık duygusu veriyordu bu durum ve getirildiğiniz yerin neresi olduğunu  bilememenin vermiş olduğu tedirginlikle ürperiyordunuz.işte tüm bu yaşadıklarımı(mamak-1981-87)bizim kitapkurdu ile kopunca tekrar yaşadım hücreme geri döndüm sanki.yaşamla aramdaki tek varlık bu kızdı.o da aniden yaşamımdan belirsiz bir zaman aralığı sonucu ayrılınca vahşi bir hayvana döndüm.içimde isyanları oynamaya başladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder