18 Ağustos 2013 Pazar

1946--1975 ARASI TÜRKİYE PANORAMASI....

1965-75...OKUL YILLARIM
ilkokul evimize çok yakındı.19 mayıs ilkokulu mamak yokuşunun orta boğumunun başında kurulmuş 1955 yılı yapımlı benimle yaşıttı.c.tesi/pazar günleri kahvaltımızı yapar yapmaz soluğu 19 mayıs ilkokulunun bahçesinde alırdık arkadaşlarımızla.patlamış naylon topa sağlam naylon top geçirerek patlamasını önlerdik.hem sağlam olurdu hem ağır.böylece uçmaz savrulmazdı topumuz.geç patlardı kılıflı naylon top.okulun bahçesi tam bize göre genişlikteydi.okul dönüşü akşam üzerleri evlerimizin önündeki dar toprak yolda oynardık.saha zevki vermiyordu okul önü gibi.okul önü bahçesi geniş ve uzundu.tek eksiği okulun bahçe duvarları olmadığı için top sık sık saha dışına kaçar eğer yakalayamazsak yarı uçurumdan aşağıya zıplaya zıplaya inerdi.inmek değilde topu alıp yokuşu tırmanıp tekrar okul bahçesine dönmek işkenceydi.mahallede toprak yolda ise tek korkumuz top oynarken bahçesine sık sık top kaçırdığımız zekiye teyzeydi.topu kaçırmamak için çok dikkatli vurmak zorundaydık topa.top bahçeye kaçmaya görsün topu vermeyip kestiği gibi bütün mahalleyi ayağa kaldırır car car bağırırdı ihtiyar annesiyle.zekiye teyzenin çocuğu yoktu eşi annesi kendisi yaşıyorlardı bahçeli evlerinde.bu ev her zaman bize gizemli gelmişti çocukluğumuzda.alevi evler arasında zekiye teyze ve yan taraftaki akrabası mahallenin tek tük sünni inancında olan insanlardan,ailelerindendiler.mahalleli ile pek komşuluk ilişkileri olmadığı gibi kavgalı da değillerdi.kendi hallerinde kapalı bir hayat yaşıyorlardı kendi kabuklarına çekilmiş halde.bahçe duvarları yüksek olduğu için evlerini görmek mümkün değildi.sadece iki katlı evlerinin balkonu ve evin çatısı gözüküyordu.romanlarda ve filimlerde görülen cinsten perili/cinli köşkleri anımsatıyordu bizler için.top bahçeye kaçtığı an ilk saldırı ihtiyar cadoloz annesinden gelir ciyak ciyak bağırırdı o haliyle.sonra bu seronomiye zekiye teyzenin havayı yırtan cayırtısı eklenir havaya yayılırdı.işte o an kaçacak delik arardık mahallede.ciddi ciddi kavga var zannederdiniz ana/kız avaz avaz bağırıp mahalleyi ayağa kaldırdığı zamanlar.bunun dışında başka bir sorun yoktu.alevi/sünni inancına sahip aileler kavgasız gürültüsüz yaşayıp gidiyorduk ailelerimizle.alevi ve sünni geleneklere göre yapılan helvalar,börekler,aşureler dini inanç çerçevesinde paylaşılırdı.

O YILLARDA EN BÜYÜK ZEVKİMİZ OKUL BAHÇESİNDE TOPRAK YOLDA TOP KOŞTURMAK YAZ TATİLLERİNDE İSE KÖYE GİTMEKTİ!..(1960-70)..
köyde evimiz yoktu ama amcam akrabalarımız,annemin köyünde ise dedemin büyük bir evi vardı.dayılarım,halalarım köydeydiler hala.babam ve annemin köyleri birbirine oldukça yakındı zaten. tiren yolu ve istasyon iki köyü ortalardı tahta köprülü çay ile birlikte ve köyün un değirmenleri.ortaokul ve lise yıllarına kadar köyle bağımı hiç koparmadım.çünkü o yıllarda bizim 'tatil' anlayışımız buydu.şehirde yaşıyorduk ama kapalı köylü yaşamımız devam ediyordu.birkaç göz gecekondu evimiz vardı o kadar 'özel mülkiyet' olarak buna ek olarak babamın maaşı.yani bir artı-para ve gelirimiz yoktu.köylü çocuklardan tek farkımız ve şansımız okula gitmekti gecekonduda oturmaktı.o yıllarda köyde gerçekleşen o feodal üretim tarzının bütün aşamalarını yaşadım bu sayede.iç anadolunun bozkır bir şehri olan sivas'ın kangal ilçesine bağlı az çok toprağı olan eken biçen bu köylü ortamını kanlı canlı yaşadım.ekin biçmekten,dağda ekin yığınları gölgesinde yatmak,döven sürmek,harmana öküz arabalarıyla ekin getirmek,sürülen ekin sonrası buğdayı değirmene götürmek,sabah akşam sığır sürülerini yaylımcıya teslim etmek akşam sığır dağılımında hayvanları eve getirmek,koyun sağmaya,kuzu emzirmeye,ağıl kokusu,ahır kokusunu duyumsamak,nazım'ın o güzel dizelerinde anlattığı 'türk köylüsü' şiirinde altını çizdiği, 'soframızdaki yeri 
öküzümüzden sonra gelen' diye belirttiği köy evlerinin bir odası gibi temizlenip bakılan hayvan ahırlarını gördüm yaşadım.bu ahırların bir bölümü samanlık olarak kullanılır ve burada hayvan/ot/saman kokuları arasında yıkanılırdı.
DEVRİMCİ MÜCADELE İLE LİSEYİ BİTİRDİKTEN SONRA TANIŞT(IK)IM..GRAMSCİ'NİN TANIMIYLA 'DOĞAL AYDIN'LARDIK YANİ!(!).. 12 mart 1971  askeri faşist darbe yıllarında lisedeydik ama henüz işin,gelişmelerin pek farkında değildik.alevi kökenli olmamız bizi resmi iseolojinin dışına itmişti.şövenizm/ırkçılık(din ve milliyetçilik)bağlarından beslenen 'faşizm' ile bu anlamda ilişkimiz yoktu.alevi kültürünün sağlamış olduğu özgürlüklerden her anlmada faydalandık.o günlerde verilen devrimci mücadelenin özünü ideolojik olarak kavrayamazsak bile bu durum bize büyük bir moral kaynağı oluyor devrimcilerin baş eğmeden düzene karşı verdikleri mücadele gösterdikleri kararlılılar o günün biz gençleri için mitolojik kahramanlarımız oluyorlardı.deniz gezmiş'in yakalandığı gün içişleri bakanı ile karşılaşması ve gururla bakan karşısında onu cevaplaması terslemesi bizlere anlatılmaz bir güç kazandırmıştı.devrimcilerin faşist resmi güçler karşısında teslim olmamaları çatışarak nurhak'ta,vartinik'te,pusu yerlerinde direnenerek,çatışarak ölmeleri ve en son on devrimcinin mahir çayan öncülüğünde deniz gezmiş,yusuf aslan,hüseyin inan'ın kurtarılması için kızıldere'ye kaçırdıkları dört amerikalı rehine ile birlikte yok edilmeleri 'devrimci mücadele'nin en üst zirvesini oluşturuyordu.naif bir solculuğumuz vardı o yıllarda.y.güney filimleri,y.kemal'in 'ince memed' romanı,z.livaneli'nin devrimci önderler için söylediği ve o yıllarda yasak olduğu için gizli gizli dinlediğimiz türküleri,ruhi su'nun türk halk müziğini yeniden yorumlayan gür bariton sesi bizde hayranlık uyandırırken,aşık mahzuni şerif ve aşık ihsani'nin türküleri ile düzene muhalefet damarlarımız kabarırdı.burjuva ideolojisi ve faşizm ile aramıza çin seddi örülmüştü doğal olarak.devrimci mücadele,sosyalizm,sosyalist mücadeleye,yaşam biçimine,düşüncesine yakın olmamız sempati duymamızda 'alevi' olmamızın,sünni inanç grubunda olanlar açısından çok büyük avantajlarımız vardı.bir anlamda sünni inancı ile yetişen yaşıtlarımız gibi üzerimizde 'dinsel' baskı ve yasaklar,yaptırımlar olmadığı için 'allah' düşüncesi belirleyici değildi.naif olarak 'tanrı' düşüncesini inkar noktasında özgürlüğümüzü kazanmış materyalizme yaklaşmıştık.ilkesiz,anti-bilimsel biçimde tanrı,allah fikrine şiddetle karşı çıkıyor dinsizliği buna bağlı olarak egemenlere/egemen sınıflara(zenginlere)karşı yoksulların yanında saf tutuyorduk yoksul gecekondu gençleri olarak.gramsci'nin 'doğal aydın'larıydık yani!(!)..
1970-75...LİSE BİTMİŞ ÜNİVERSİTEYE GİREBİLEN GİRMİŞ GİREMEYEN YA ASKERE YA İŞE BAŞLAMIŞTI.BENDE O YIL 'MEKTUPLA EĞİTİM'İ KAZANMIŞ 'SEKİZİNCİ KOĞUŞ',TUZLUÇAYIR YOLAĞZI'NDA YAŞITLARIMLA TARTIŞMALAR YAPIYORDUK ARAMIZDA!..
arkadaşlarla kahvede kulağımıza çalınan ve henüz bize kadar gelmeyen 12 mart sonrası devrimci mücadele/yenilgi/örgütlenme gibi ideolojik sorunları konuşuyor tartışıyorduk aramızda.sitemli bir bilgi birikimimiz olmadığı için komşu kavgaları türünden dalaşmalar içierisindeydik.1971'de ağır bir yenilgi alan ve devrimci önder kadrolarını yitiren devrimci hareket 1973 ecevit affı ile dışarıya çıkan devrimcilerle yeni yeni toparlanmaya başlamıştı.o günlerde silahlı mücadele taraftarı olmayan gruplar pek fazla kayıp vermedikleri için su yüzüne önce onlar çıkmaya başlamışlardı.bizler ise silahlı mücadele veren devrimci önderlerin çizgisini savunduğumuz için onları 'devrimci' görmüyorduk.1975-76 yılları devrimci hareketin 'ideolojik' anlamda çıkış,toparlanma yılları oldu denilebilir.1960 ihtilali sonucu oluşturulan anayasa ile bir anlamda 'özgür'lüklerin önü açılınca üniversite ve çevresi 'marksizm' ile tanıştı marksist kitapların hızla çevirisiyle.aynı zamanda dünya solu,dünya sosyalist hareketinin ülke içi sosyalist hareketlere yansıması etkilemesi hız kazandı.bu gelişme ve oluşumlara karşı mit/kontrgerilla(derin devlet)/sivil(mhp)/resmi(ordu/polis)faşist güçler AP'si ve demirel hükümetleri döneminde özellikle üniversitelerde,işyerlerinde,fabrikalarda oluşan 'devrimci' oluşum,örgütlülükleri kırmak,dağıtmak,bastırmak için saldırıyorlar buna karşın yürüyüş ve protestolarda bulunan devrimci muhalefete karşı demirel pişkin pişkin,'yollar yürünmekle aşınmaz' cinsinden laubali cevaplar demogojik konuşmalar 'soğuk savaş' stratejileri ile kıyım yapıyorlardı.bu faşizan saldırı ve yok etme pilanlarına karşılık başlayan devrimci mücadele onca devrimcinin,aydının öldürülmesi,üç devrimcinin idamının durdurulması için arkadaşlarıyla kızıldere'de eylem yapan mahir çayan ve on devrimcinin katli,iki ay sonra deniz,yusuf,hüseyin'in idam edilmesi ile kanlı biçimde noktalandı.1971 askeri faşist darbenin sözcüsü general darbeyi darbeyi savunacak ve örgütlenmenin ne denli kendileri  açısından tehlikeli olduğunu şöyle itiraf edecekti,'sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi geçti'...
BİZ BU KANLI FAŞİST DÖNEMİ LİSE YILLARI  VE SONRASINDA USLU/USLU MAHALLEDE GEÇİRMİŞTİK!..1970-74..
12 mart askeri faşist darbesinin,'soğuk savaş',komünizm umacası ile yeni yeni filizlenen devrimci mücadele ve örgütlülüklerin üzerindeki karabasan 1973 yılı itibariyle(karaoğlan efsanesi) yavaş yavaş kalkıyordu.türkiye bu açık-faşist dönemi çok ağır biçimde geçirmişti.onca devrimci/aydın katledilmiş devrimci önder kadrolar yok edilmiş,işçi sınıfı 15/16 haziran ve 'kanlı pazar' olayları ile susturulmaya çalışılmıştı.ikinci dünya savaşının hemen arkasından gelen değişimler ve dünya gerçekleriyle yüzleşen kemalistler nihayet 'tek parti dönemi'ni terk etmek zorunda kalmışlar 1950-60 iki dönem iktidara gelen menderes/bayar kliğinin faşizan,ırkçı yöntem ve uygulamaları(6-7 eylül olayları,'vatan cephesi' ve anti-demokratik baskı yasaları)dışarıda ise yeni dünyanın efendisi ABD ile entegre olması(marshall/truman doktrini)kurtuluş savaşı sonrası cumhuriyet değerlerinin düşmanca ortadan kaldırılma çabaları(DP,ittihat terakki'nin ideolojik devamcısı  anlamında)kemalist(!)TSK bünyesinde rahatsızlıklar yaratmış bu duruma ancak 'darbe' müdahale ile son verilebileceği üşüncesinin ağırlık kazanması sonucu 1960 darbesi gerçekleşmişti.
KEMALİSTLER(!)1960 DARBESİ İLE TASFİYE EDECEKLERİNİ ZANNETTİKLERİ DEMOKRAT PARTİ ÇİZGİSİNİN BİÇİM DEĞİŞTİREREK 1965 SEÇİMLERİNDE ADALET PARTİSİ OLARAK İKTİDARA GELMESİNİ EENGELLEYEMEDİLER!...
osmanlı geleneği,hilafet,klasik islam inancının siyasi temsilcisi,içi feodal milliyetçilikle doldurulmuş bir anlayışla iktidarı 'darbe',zor,seçim karışımı metodlarıyla almak gibi siyasi çizginin savunucusu olan 'ittihat terakki'nin tarihi süreç içinde bayrağı dp'den sonra 1965 seçimlerinde süleyman demirel başkanlığında ap'si aldı ve cumhuriyetin ideolojik savunucusu tsk ve chp üzerinde soğuk duş etkisi yaptı.ap. iktidarı,dp'nin 1950'li yıllarda 'demokrasi/özgürlük' adına yola çıkıp emperyalist blokla siyasi/askeri/ekonomik entegrasyon sağlama bayrak yarışını ap'si 1965 seçimlerinde devam ettirmek üzere iktidara geldi.tsk. içinde ise kemalistler,'gardrop atatürkçü' olarak nitelendirilen amerikancı generaller tarafından tasfiye edilmeye NATO ve benzeri askeri paktlarla güçlendirilen ordu yapılanmasını hedeflerken,içeride ise mit/kontrgerilla türü militarist örgütlenmelerle yeniden oluşturulacak emperyalizme sadık yerli işbirlikçi iktidarlarca yönetilecek anti-komünist çizgide burjuva hükümetler öngörüyorlardı.dünyanın çift kutuplu olduğu bu dönemde 1946 sonrasında yenilgi ile çıkan emperyalizm,abd. tarafından kaybedilen savaşı bu defa 'soğuk savaş' stratejileri ile kazanmaya yönlendirmeye sömürge/yarı sömürge ülkelerde(orta-doğu/uzak-doğu/latin amerika)işbirlikçi iktidarlar yaratarak hem 'pazar sorunu' hem 'siyasi erk' sorununu s.s.c.b'ye karşı kazanmaya,genişletmeye bunu 'siyasi zafer'e dönüştürmeye uğraşı içindeydiler.
OSMANLICI/HİLAFETÇİ İTTİHAT TERAKKİ'NİN RUHUNU YENİDEN CANLANDIRMAK İSTEYEN DP'NİN 1960 DARBESİ İLE DEVRİLMESİNİN İNTİKAMINI AP'Sİ FAŞİZAN UYGULAMALARLA ALMAYA ÇALIŞTIYSA DA YÜKSELEN DEVRİMCİ MÜCADELE KARŞISINDA BAŞARILI OLAMADI!..
1960-70 arası yükselen devrimci mücadele sonucu ap'nin ipleri elinden kaçırması amerikancı faşist ordu yapılanmasını  tedirgin etti.1960 darbesi burjuvazi arasındaki 'yerli/yabancı sermaye' gruplarının emperyalizm karşısında nasıl tavır alacakları konusunda aralarındaki anlaşmazlıkları su yüzüne çıkaran bir müdahale olmasına rağmen 1971 askeri faşist darbesi tamamen her anlamda latin amerika türü faşist bir askeri darbe ve seçimdi.sol/sosyalist,komünistler,demokrat,aydın,yurtseverler sudan bahanelerle tutuklanıp başlatılan amerikanvari mcarthy yöntemlerle yok edildiler.
ASKERİ FAŞİST CUNTA(1971-73)KIŞLAYA DÖNMESİYLE YAPILAN GENEL SEÇİMLERDE 'KARAOĞLAN' EFSANESİ İLE ŞAHLANAN CHP ECEVİT'İN BECERİSİ VE HALK KİTLELERİNİN DEVRİMCİ TALEPLERİ İLE İKTİDARA GELDİ!..
1960 darbesinden sonra 1965 seçimlerinde  'sağ/milliyetçi/muhafazakar' ap'sinin başında demirel iktidara gelirken bu defa tersi olmuş,1971 faşist askeri cunta sonrası 1973 seçimlerinde,cumhuriyetçi/halkçı(!)/aydın-demokrat kişiliği ile ecevit chp'yi sırtlayarak yoksul emekçi halk kitlelerinin desteği ile iktidar olmuştu.bu dönem benim ve yaşıtlarımın ecevit/chp'nin yanında halk kitlelerinin aktif biçimde bu dalgalanmada yer almasıydı.faşist dönem sonrası bu büyük kabarış ve heycan dalgası  meyvesini vermiş ecevit iktidar olmuştu.1960 müdahalesi sonucu yapılan 1960 anayasasının 1971 askeri faşist darbesi ile rafa kaldırılması,ecevit hükümetiyle bu durumun tekrar yerli yerine oturtulacağı düşüncesi egemendi.bu demokratik susamışlığın ecevit'in chp'sinden heycanla bekleniyordu.'su kullananın/toprak işleyenin','mit/kontrgerilla dağıtılsın','işkencecilerden hesap sorulsun' gibi istemler ve diğer 'demokratik talepler',1974 kıbrıs harekatı ile savaş/barış karşıtlığına,milliyetçi/ırkçı söylem ve eylemlere yenik düştü.

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder