30 Ekim 2015 Cuma

ERDOĞAN VE EKİBİ ERBAKAN'LA BAĞLARINI KOPARIP EMP./KAPT. SİSTEME KATILDILAR!..

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!...ERBAKAN,'MİLLİ GÖRÜŞ' ADI ALTINDA FORMÜLE ETTİĞİ 'İSLAMİ DEVRİM'İ BİR TÜRLÜ EMP./KAPT.BLOKA ANLATAMAMIŞ,DAHA DOĞRUSU YÜZ BULAMAMIŞTI.ERDOĞAN VE EKİBİ BU KADROLARDAN GELMELERİNE RAĞMEN BU SEVDADAN VAZGEÇTİKLERİNİ İTİRAF EDİP ERBAKAN İLE BAĞLARINI KOPARIP KENDİLERİNİ EMP./KAPT. SULARA BIRAKTILAR!..5..
Sağ,gerici,faşist ideolojinin propoganda stratejisi 'demogoji',çarpıtma,yalan  demeç ve açıklamalara dayanır.son elli yıllık sağ,gerici,faşist hükümet,lider açıklamalarına baktığımızda bunu çok açık görürüz.bayar'ın soğuk savaş günlerinde rusya'yı kastederek,' ‘‘Bu kış komünizm gelecek!’’ sözünü bilmeyen yoktur.menderes ise ülke kalkınması için amerikan dış yardımına güvenmiş,'her mahallede bir milyoner yaratacağız' diyerek uçuk,hayali ekonomik büyüme müjdesi vermiştir.demirel'in türk siyasi yaşamına kattığı onca gülünç,demogojik,yalanla bezenmiş vaad ve sözleri demeçleri vardır ki inanılmaz bir aldatmaca abidesi oluşur.erbakan'ın 'kan akacak fıstık gibi olacak','kadayıfın altı kızarmadı','bunlar gulu gulu dansı yapıyorlar' diyerek muhalefetle dalga geçmiştir.faşist türkeş'in 12 eylül'de tutuklanmasını,'biz içerdeyiz düşüncelerimiz iktidarda' diyerek faşist ask.cuntayı onaylaması mhp'nin ve türkeş'in devletle aralarındaki ilişkiyi itiraf etmesine neden olmuştu.oysa türkeş o günlerde 1.ve 2.milliyetçi cephe hükümetinin koalisyon ortağıyıdı ve yaşanılan olayların tertipçisi olarak suçlanan parti/ülkü ocakları ilişkisni reddediyordu.bu anlamda o günün gazetecilerinden birisi demirel'e,'işlenen cinayet ve kitle kıyımının milliyetçi hareket partisi/ülkü ocakları tarafından yapıldığı iddaa ediliyor ne diyorsunuz?' sorusuna demirel gerdan kırarak 'bana milliyetçiler adam öldürüyor dettiremezsiniz!..' diyerek devlet ağzıyla işbirliği içinde olduğunu anımsatıyordu.yine çiller'in 1990 yıllarında kürt muhalefeti üzerinde estirdiği kıyım,katliam,faili meçhul cinayetler için şöyle savunma yapıyordu,' tespih çekenle tetik çeken bir olur mu?..'..bu ve buna benzer sağ,gerici,faşist demogoji ve demeçler siyasal hayatımızda uçuşup durdu.

TOPLUMSAL KATMANLARDA KİŞİLİK EROZYONLARI HIZLA YAYILMAYA BAŞLADI!..4..

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!..SADECE GERİCİ VE FAŞİST ÇEVREDE DEĞİL,DİĞER TOPLUMSAL KATMANLARDA KİŞİLİK EROZYONLARI HIZLA YAYILMAYA BAŞLADI!..4..
Tabi bu konuda erozyon çok geniş bir kitleyi,entellektüel çevreyi,sanat(!)çevresini,basın/yayın,medya alanını,iş/yaşam alanlarında etkili oluyor.erdoğan'ın ilk iktidar yıllarında avrupa'ya karşı 'demokratik' söylemler içine girmesi,müslüman dünyasına 'islami' vaazlar vermesi erdoğan'a oy veren kesimlere mavi boncuk dağıtma politikasıydı.bu kaypak kişilik sergilenmesini(islam ile demokrasinin uyuşmaması)o günlerde bir çok 'aydın/entellektüel' çevre ve diğer unsurlar,avrupa birliğine girme,ülkeye demokrasi gelmesi gibi yorumlamalarla değerlendirip akp'nin kuyruğuna takıldılar,erdoğan'ı övdüler.zaten emp./kapt.blokun istediği ülkede böyle bir algının oluşmasıydı.'ılımlı islam' stratejisi böylece topluma kabul ettirildi,'bunlar islamcı ama aynı zamanda demokrasiden,insan haklarından,ülke ekonomisinin büyümesinden yana' diyerek topluma 'barış' mesajını yaygınlaştırdılar.

29 Ekim 2015 Perşembe

ERDOĞAN TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE ABDÜLHAMİT'TEN SONRA GERİCİ,DİNCİ,FAŞİST TAVIR/DAVRANIŞLARA ÖRNEK VERİLEBİLECEK EN İYİ DENEKTİR!..(3)..

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!..EĞİTİMLİSİ,MİLLETVEKİLİ,BAKAN,BAŞBAKAN,C.BAŞKANINA KADAR SERGİLENEN KİŞİLİK BOZUKLUKLARI BİR BİRBİRİNİ TAMAMLAR!..ERDOĞAN TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE ABDÜLHAMİT'TEN SONRA GERİCİ,DİNCİ,FAŞİST TAVIR/DAVRANIŞLARA ÖRNEK VERİLEBİLECEK EN İYİ DENEKTİR!..(3)..
Bu genellemelerden yola çıkarak(işin psiko/nevroz/psikiyatri yanını bir kenara koyarsak-Psikiyatri; akıl hastalıklarının teşhisi, tedavisi ve önlenmesi ile uğraşan bilim ve hekimlik dalı. İnsanın davranış dinamiklerini biyopsikososyal olarak açıklamak üzerine çalışan..vikioedi..)gerici,dinci,faşist eylemler,uygulamalar,cinayet,katliamlar ve bu kişilik bozukluğunu temsil edenlerin(eğitimlisinden,bakan,milletvekili,başbakan,c.başkanına kadar)aynı dili kullanmakta,psikolojik sapmalar içinde bulunmaktadırlar.bu durum erdoğan dönemi ile birlikte tavan yaptı.ideolojik sapma sonucu('milli görüş gömleğini çıkardık)ideolojik hat tamamen 'dini/ümmetçi' çizgiye çekilmiş,abdülhamit gericiliği yerli yerine oturmuştur(batıya karşı 'demokratik',islam ülkelerine karşı 'ümmetçi'lik).erdoğan,abdülhamit'ten sonra gerici,dinci,faşist tavır/davranışlara örnek verilebilecek en iyi denektir.

.ABDÜLHAMİT UYGULAMALARI ERDOĞAN'IN FAŞİST UYGULAMALARININ HABERCİSİ GİBİDİR!..(2)..

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!..ABDÜLHAMİT UYGULAMALARI ERDOĞAN'IN FAŞİST UYGULAMALARININ HABERCİSİ GİBİDİR!..(2)..
marx,kapitalizmin ikili karekterine değinerek yıkıcı/yapıcı etkisinden bahseder.kapitalizm eski düzeni yıkarak yerine 'yeni' bir düzen inşaa eder.burada gerici/ilerici ikilemi uzlaşmaz biçimde çatışır.kapitalizm öncesi gericilik,kapitalizm döneminde 'faşizm'e dönüşür.ülkemizde gericilik,osm.döneminde saltanatın 'ümmetçi' çizgisi ile uzlaşır,ittihat terakki ile devam eder.özellikle 'ulus/millet' ve bağımsızlık için verilen savaşlar sonucu toprak kaybına uğrayan osm.,gerici/şövenizm uygulamaları yoğunlaşır.(30 mart ayaklanması,1915 ermeni tehciri).bu gericilik abdülhamit döneminde zirve yapar.'kızıl sultan' olarak anılan abdülhamit bir anlamda bu günün ağırlıkla erdoğan döneminin,faşist uygulamalarının öncüsü,habercisi gibidir.

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!..(1)..

ÜLKEMİZDE SAĞ,DİNCİ,FAŞİST KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ÜZERİNE!..(1)..
İdeolojilerin veya düşünce akımlarının insan karekteri üzerine yansımaları üzerine araştırmalar mutlaka bilimsel çalışma alanlarını kapsar.ben daha çok bu tip düşünce akımlarının 'kişi/toplum' ilişkisne değineceğim.faşist ideolojinin yıkıcı yanını çok iyi biliyoruz bu duruma en somut örnek hitler faciası.1930 yıllarında(1929 bunalımı)almanya'da başlayan 'faşist' hareket,1940 yıllarında başlayan ikinci dünya savaşı faşizm,yahudi halkının jenoside uğramasına,emekçi kitlelerin savaş kurbanı,devrimci-yurtsever,komünistlerin kıyımı ile sonuçlandı.bu katliam ve jenosidin baş kahramanı hiç kuşkusuz alman nasyonel(kendi ulusunun kultur ve geleneklerine baglı kalmak ve onun varlıgını her seyin ustunde tutan) partinin kurucusu hitler ve ekibiydi.italya'da musolini,hitler faşizminin en büyük destekçisi ve temsilcisiydi.ispanya'da franco(Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937'de yapılan, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası'na ait 28 bombardıman uçağının 26 Nisan 1937'de İspanya'daki Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı. avrupa faşizminin kara listesi olarak tarihe geçecekti.

22 Ekim 2015 Perşembe

SON GELİŞMELER ÜZERİNE!.

SON GELİŞMELER ÜZERİNE!...DEVRİMCİ GÜÇLER/FAŞİST GÜÇLER ARASINDAKİ ÇELİŞKİDEN,TOPLUMSAL MUHALEFET/İKTİDAR ÇELİŞKİSİNE!..1...
Bu sayfayı oluşturan arkadaşlar çok iyi anımsar.bizler t.çayır'ın kuruluşundan,siyasal mücadelenin gelişimi,örgütlenişinden günümüze değin mahallemizden kopmamaya çalışan insanlarız.bizleri bir araya getiren etmen mutlaka 'devrimci' kimliğimizden kaynaklanıyor,bu anlamda farklı yerlerde yaşamımıza devam etsek dahi fırsat buldukça bir araya geliyoruz veya haberleşerek bağlarımızı koparmamaya çalışıyoruz.1975-2015...40 yılı devirmişiz bu tarih aralığında.40 yaş bir insanın olgunluk çağıdır aynı zamanda.tanıştığımız yıllarda ortalama 20 yaşlarında olduğumuzu kabul edersek şu anda 60 yaş civarındayız.evet!..kırk yıllık bir birlerini tanıyan,tanışan insanlarız.bu grizgahı neden yaptım diye merak eden arkadaşlar olabilir.sürekli 'geçmiş'le avunmak ileri bir adım atamamak insanları durağan hale getirir.bu durağanlık hepimizde var.evet!..kendimize ait bir yaşantımız,uğraşımız,işimiz-gücümüz,ailemiz,arkadaşlarımız,dostlarımız söz konusu.yani yaşamın dışında değil içindeyiz.bu iç içelik,dün reddettiğimiz 'burjuva' ilişkilerin bir bütünü veya önümüze sürülen bir dilimi demek daha 'doğru'.zaten 'sorun' burada başlıyor,çelişkinin keskinliği bizim canımızı burada acıtıyor.dün mücadele içinde üçer beşer yaşama veda ederken bu gün yüzlerce insanı bir anda kaybediyoruz.faşist katliam,cinayetler artık 'hedef' gözetmiyor.muhalif bir kitle içindeysen,düzene şu veya bu şekilde teslim olmamak için toplumsal muhalefet içinde direniyorsan 'can güvenliği'n yok oluyor.suruç/ankara katliamı bundan sonra faşist kitle katliamlarına 'örnek' olacak katliamlar serisinin başlangıç noktalarıdır.1975-80 ve 80-90 arası ve sonrasında(2000-2015 islami faşist akp katliamları) gerçekleştirilen cinayet ve katliamlar 'hedef' insanlar veya 'hedef' kitlelerdi.bu 'hedef'ler şehirlerde gecekondu semtleri(çoğunlukla alevi/yoksul emekçi kesim),taşra da alevi/devrimci mahalleler(sivas,çorum,k.maraş,madımak katliamları),demokrat/yurtsever aydınların öldürülmesi(abdi ipekçi,çetin emeç gibi) ve devrimcilerdi(7 tip'linin öldürülmesi ve idamlar,işkence sonucu ölümler).80-90 aralığı ise 'kürt kimliği/kürt halkı' üzerinde gittikçe yoğunlaşan kıyıma,yok etme savaşına dönüştü.1975-80 arası dönem devrimci güçler/faşist güçler arasında çelişkiye dönüşürken,80-90 arası kürt muhalefeti/iktidar arasına,2000-2015 arası ise toplumsal muhalefet/iktidar arasında çelişkiye dönüşmüştür.bu çelişkinin öne çıkan en büyük patlaması 'gezi direnişi' olmuş ve türkiye toplumsal muhalefet hareketin 'direniş' mihengini oluşturmuştur.(devam edeceğim)...

TUZLUÇAYIR'IN HENÜZ YENİ YENİ KURULDUĞU GÜNLER....

TUZLUÇAYIR'IN HENÜZ YENİ YENİ KURULDUĞU ÇARŞISI,DÜKKANLARI,KAHVEHANELERİ,KASABI,PASTANESİ,AYAKKABICI,MANAVININ,YOLAĞZI'NIN YENİ YENİ OTURDUĞU DÖNEMLERDE BEN VE BİZİM YAŞITLARIMIZ LİSEYİ BİTİRMİŞTİK.ONUN İÇİN ÇAĞLAYAN VE MAMAK YAMACINDA OTURANLAR MAMAK'LI SAYILIRIZ BİR ANLAMDA!...
HATİP ÇAYI!...SESİ KESİLDİ ANİDEN!..İKİ YANINA ÇEKİLEN BETON DUVARLARIN ÜZERLERİNİNDE KAPATILMASIYLA TABUTA KONULMUŞ GİBİYDİ.HAZİN OLDU HATİP ÇAYININ CENAZE TÖRENİ,ÖLÜMÜ!...
o koca çay,gürül gürül akan ırmak birden durgunlaştı beti benzi sarardı,morardı bok tortularından köpüklendi.mamak vadisinin yamaçlarındaki gecekonduların kanalizasyonları hatip çayına bağlanınca vadide ayva ve meyva ağaçları,güllerin mis gibi kokan,etrafın havasını değiştiren temizleyen çayın kokusu lağım kokmaya etrafa dayanılmaz kokular saçmaya başladı.güneş ve tuncay sinemaları,tiren yoluna paralel akarak vadiyi canlandıran hatip çayı bu defa tam tersine vadiye zarar vermeye başladı.son çare beton duvarlarla çevreden koparıp üzerini beton kapaklarla örterek kokuyu önleme yoluna gittiler.hatip çayı bu defa toprak yolla birleşmiş yeraltına inmiş kaybolmuştu bir anda.

ARKADAŞ KİTAPEVİ...

ARKADAŞ KİTAPEVİ

"Şerife Kanber Benim babam ali kanber tuzluçayırın demokratik ve ilericisiydi 5 tane erkekle yolda yürürken babam bana merhaba kızım der geçerdi akrabalarımız babama baskı yaparlardı senin kızların erkeklerle dolaşıyor diue ama canım babam benim kızlarım kötü bir şey yapmıyorlar diye bizi savunurdu gece 3 polisler kapıyı kırsrcasına çalıyorlardı kapıyı açtık evi aramsya başladılar babam iş bankasında çalıştıgı için kolilerle erzak veriyorlardı yatagın altından bir koli sabun çıktı nasıl sevindiler telsizle anons ettiler bomba yapımında kullanılan malzemeyi bulduk dediler daha sonra bizim arkadaş kitapevimiz vardı abim her akşam paraları getirir masanın çekmecesine koyardı çekmeceyi açtılar tekrar sevindiler yine telsizden komutanım banka soygunundaki paraları bulduk dediler paranın numaralarını telsizden anons ettiler sonra duvarda mehmet karabulutun resmi vardı polis bana bu kim dedi aktabamız dediler fotografta devrimci yolun amblemi vardı budamı akrabanız dedi sonra hepimizin yastıgının altında kitap vardı babama anarşist yetiştiriyorsun hadi hazırlan gidiyoruz dedi babam o kadar sakindiki devrimcilerin arasında durdugu için o yılların en fedakar en güçlü babasıydı tabi babam gittigi için çok üzülmüştüm 1 ay yattı ve çıktı onu saygıyla anıyorum!.."...

'BAYRAM'IN DUVARI' YOKKEN MAHALLEMİZİN TRAFOSU VARDI.AZ ÇEKMEDİ BİZDEN..

'BAYRAM'IN DUVARI' YOKKEN MAHALLEMİZİN TRAFOSU VARDI.AZ ÇEKMEDİ BİZDEN,AFİŞLERDEN,İLANLARDAN!..sefa'nın sayfaya koyduğu bu iki resim çok anlamlı.mahallenin 1980 öncesinin iki güzel resmi.sol taraftaki resim gerçekten çok iyi bir objektif kullanılarak n.yolu'na dönüş yolundan kartal'a çıkan yola kadar çok net gözlemlenerek çekilmiş.bu resmi kim çektiyse tebrik etmek lazım.profesyonel bir fotoğrafçı gibi mekanın hakkını vermiş doğrusu.henüz bayram'ın duvarı yokken biz devrimcilerce yazı ve afiş tahtasına dönen yolağzına inerken büyük trafonun hali.resimdende anlaşılacağı üzere yapıştırılan afişlerden yırtma yapıştırma panosuna dönmüş emektar trafo(!)..mahallenin adeta devrimci gruplarca ilan tahtası gibiydi.gündüz polis ve karakol ekiplerince yırtılan temizlenmeye çalışılan 'pravda trafo' gece gelinlik giymiş kız gibi süslenir renkarenk biçimde sabaha çıkardı.sabahleyin bizler trafonun çevresinde yarattığımız eserin hazzıyla etrafında keşif turları atardık.gece aceleye gelen kısımlar,blok afiş yaparken neden bir iki afiş daha sığdıramadık türden dertlenmeler,bir yandan çakar almazlarla  polis ekiplerini gözetlerken diğer yandan trafoyu skostikle her santimini fırçaladıktan sonra  'blok afiş'le donatmanın ve üzerini tekrar bol skostikle fırçalamanın verdiği heycan ve sevinç karışımı o girdabı tekrar yaşardık sabah teftişinde.

HÜSEYİNGAZİ DAĞI DİBİNDE ASKERİ GARNİZON,KÖMÜR DEPOSU!.

HÜSEYİNGAZİ DAĞI DİBİNDE ASKERİ GARNİZON,KÖMÜR DEPOSU!..
Nasıl bilebilirdim mamak ve mektuplar yaşamımın ayrılmaz bir parçası olacak.yarı mamak'lı yarı tuzluçayır'lı büyümüştük zaten.ve hüseyingazi dağı dibinde askeri garnizon içinde 12 mart ask.faşist cunta döneminde tutuklanıp konulan deniz,yusuf,hüseyin ve diğer devrimci tutukluların yattığı taş bina ask. cezaevi.uzaktan dikkatlice bakardık askeri garnizona hapishaneyi görmek için.karşısında kömür deposu vardı bizim korkulu rüyamız.çevre gecekonduların kömürleri buradan dağıtılırdı.gece yarısı t.çayır'dan kalkar mamak çarşı içinden karağaç mahallesinin dik yokuşunu tırmanır askeri garnizon karşısındaki depoya ulaşırdık.onca yolu kör karanlıkta yürür kömür sırasına girerdik.kömür sırasına girmekle iş bitmezdi.kömürün geleceği gün onu eve taşımak cehennemi bir işkenceydi.bir kaç ton kömürü ev halkı torbalara doldurarak yoldan eve taşırdık gün boyu.arkasından odun kırmak ve kömürlüğe yerleştirmeye sıra geliyordu.o günlerde kömür ve odun yığınları tekli,çiftli at arabaları ile taşınıyordu.bizim oturduğumuz yer mamak yokuşu üzerindeydi ve mamak ile t.çayır'ın ortasında kalıyordu.kömür taşıyan at arabaları depo,karaağaç köyü,mamak köprüsü yan yol,hatip çayını geçerek mamak yokuşunu kan ter içinde tırmalayarak çıkarlardı atlar.üzerlerinde buharlaşan,sırılsıklam ter içinde, genişleyen burun delikleri,büyümüz gözleriyle cılız,zayıf atlar tıslaya tıslaya kömür yüklü arabayı üç boğumlu dik mamak yokuşundan t.çayır düzlüğüne çıkarırlardı.

1975-76...HENÜZ ANTİ-FAŞİST MÜCADELE ...

1975-76...HENÜZ ANTİ-FAŞİST MÜCADELE MAHALLELERE SIÇRAMAMIŞTI,AMA MÜCADELENİN SICAKLIĞI ŞEHİRDEN GECEKONDU MAHALLELERİNE YAYILIYORDU YAVAŞ AYAVAŞ!...
Faşist MHP'nin gençlik örgütlenmesi olan ülkü ocaklı çeteler cebeci site yurdunu üs olarak kullanarak demirlibahçe,abidinpaşa,kartal semtine kadar bölgeyi kontrol ediyorlardı.devrimciler ise t.çayır abidinpaşa arasında kalan limon sokak ile saimekadın t.çayır arasındaki kartal bölgesini kontrol ederek faşistlerin ilerlemesini durdurmaya çalışıyorlardı.mamak çarşısı o günlerde faşistlerin denetimindeydi.çevresi gecekondularla çevrili olan bu eski semt faşistlerle devrimciler arasında yer yer çatışmalara dönüşüyordu.faşistler ağırlıkla o günlerde şehir merkezlerinde üniversitelere,gecekondu semtlerinde lise ve ortaokullara saldırarak buralarda polis desteğinde etkinlik kurmaya çalışıyorlardı.o sıcak günlerden bir gün abidinpaşa meslek lisesinde devrimci öğrenci Ata Yıldırım faşistler tarafından öldürüldü.meslek lisesi karşısında ise A.Paşa lisesi vardı ve amaçları bu tür terör/cinayetlerle korku salmak ve egemenliklerini ilan etmekti.şehrin merkezinden ortaokul ve liselere oradan gecekondu mahallelerine doğru yayılmaya başlayan faşist tehlike böyle yayılmaya başlıyordu.

21 Ekim 2015 Çarşamba

1975-1977 ARALIĞI SAFLAŞMANIN VE SİYASİ NETLİĞİN DORUĞA ÇIKTIĞI GÜNLERDİ!..(1)...

1975-1977 ARALIĞI SAFLAŞMANIN VE SİYASİ NETLİĞİN DORUĞA ÇIKTIĞI GÜNLERDİ!..(1)...
Artık derli toplu bir dernek veya oturup tartışacağımız bir yere ihtiyacımız vardı.'sekizinci koğuş' artık bizi kesmiyordu.mahallede siyasi çizgi anlamında pda /h.k olarak 'halkın sülalesi' diye tanımladığımız gruplar erimiş devrimci yol/kurtuluş ve apo/rizgari kürt grupları olarak netlik kazanmıştı mahalle gençliği.bu siyasi ideolojik tartışmalardan-türkiye bazında-devrimci yol kazanımlı çıkmış fiziki ve ideolojik anlamda gücünü duyurmaya başlamıştı.devrimci yol'un tuzluçayır'a yansıması aynı biçimde oldu.mahallede etkinlik bize geçmişti doğal olarak.ülke çapında kurulmaya ve yaygınlaşmaya başlayan ' halkevleri' kurulması dalgası bize kadar ulaştı ve gündemimizi bir anda değiştirdi.halkevi çalışmaları türkiye genelinde olduğu gibi t.çayır'da da 'kitle çalışması'nı başlatmış oluyordu.o günlerde devrimcilere en çok yapılan eleştiri kitle ile bağ kurulmadığı iddiasıydı.bu iddiaa bir anlamda yurt çapında devrimcilere olanak sağlamış bir kanal açılmıştı.1971 öncesi devrimcilerin kurduğu 'kitle' ilişkileri 'halkevi' çalışmalarıyla ete kemiğe bürünüyordu.

DERE YATAĞINA SIĞMAZ OLMUŞ NEHRE DÖNÜŞMEK ÜZEREYDİ..

DERE YATAĞINA SIĞMAZ OLMUŞ NEHRE DÖNÜŞMEK ÜZEREYDİ.İKİ GÖZ KÜÇÜK ODALI HALKEVİMİZ BİZE DAR GELMEYE BAŞLAMIŞTI.HALK DERE YATAĞININ GENİŞLETİLMESİNE KARAR VERMİŞTİ.KENDİ NEHRİMİZİ KENDİMİZ DOĞAL YATAĞIMIZI GENİŞLETEREK YAPACAKTIK!..O AN KÜÇÜK DERE TAŞTI SOKAKLARA ZAFER,SEVİNÇ KARIŞIMI BİR KARAR DALGA DALGA MAHALLEDE KULAKTAN KULAĞA YAYILMAYA BAŞLAMIŞTI.' KENDİ OLANAKLARIMIZLA HALKEVİMİZİ YAPACAĞIZ!..'...SANKİ HİTLER FAŞİZMİNE KARŞI MOSKOVA HALKI VE KOMÜNİST PARTİSİ DİRENİŞ KARARI ALIYORDU,NE DE OLSA 'KÜÇÜK MOSKOVA'(!)DEĞİLMİYDİK?!.MURTAZA AMCA'YA!....BU KARARLI KAVGA,MÜCADELE İLE YAVAŞ YAVAŞ PİŞEN 'HALKEVİ YAPIM' SÜRECİNİ ANLATMADAN ÖNCE BİZLERE EVİNİN ALTINDAKİ İKİ GÖZ KÜÇÜK ODAYI KİRA ALMADAN BİZLERE VEREN MURTAZA AMCAYI SAYGI VE SEVGİ İLE ANIYORUZ!..YAŞIYORSA UZUN YILLAR SAĞLIKLI BİR YAŞAM,EĞER ARAMIZDAN AYRILDIYSA ANISI ÖNÜNDE SAYGI İLE EĞİLİYORUZ BİZ OĞULLARI VE KIZLARI,ÇOCUKLARI OLARAK!...
O GÜNLERİ ANLATABİLMEK İÇİN BU GÜNLERİ Mİ BEKLEDİK ACABA GİBİ BİR SORU VAR İÇİMDE!..'KENDİ EVİMİZİ KENDİMİZ YAPACAĞIZ!..' ÇIĞLIĞI FAŞİZME KARŞI TUZLUÇAYIR HALKLARININ KARARLILIĞINI ORTAYA KOYUYORDU.AMA BİR YANDAN SİYASİ TARTIŞMA 'SOL' İÇİ İDEOLOJİK AYRIŞMANIN SONUNA GELİNMİŞ SAFLAŞMALAR KESİNLEŞMİŞTİ!...
Sekizinci koğuş,yolağzı,bayram'ın duvarı,gece yarısı başlayan ve sabaha kadar süren yazılamalar,afişlemelerin son demlerini yaşıyorduk artık.daha derli toplu disiplinli,ideolojik olarak kendimizi bilediğimiz,tartıştığımız bir evimiz,haalkevimiz vardı ne de olsa.murtaza amca'nın bizlerden kira almadan verdiği bu iki göz küçük ev abartılı olcak ama t.çayır'da 'devrim ateşi'ni yaktığımız evimiz olmuştu bizim.ailece,kız/erkek,yaşlı bir aradaydık.herkes yaşam içinde ihtiyaç duyduğu eksikliklerini tamamlamak için buradaydı.bizler ideolojik mücadele ve önderlik için,halk okuma yazma kursu için,gençler devrimci mücadele ile tanışmak ve kendilerini yetiştirmek-tiyatro,türkü,koro çalışmaları-için heycanla evden,okuldan geri kalan zamanlarında c.tesi/pazar günleri bu küçük evin önünde büyük kalabalıklar oluşuyordu.sabahtan gece yarılarına kadar buradaydık.halkevinin mahalle içinde olması ve herşeyin halkın gözü önünde olup bitmesi merak ettiği zaman gelip bizleri izlemesi,çocuğunun nereye gittiği konusunda kafalarında en küçük bir tereddütü ortadan kaldırdığı gibi zaten sempati duyduğu devrimcilere ve devrimci mücadeleye güvenleri artıyordu.halk sadece etkinlik değil siyasi çizgileri ve ne düşündüklerini de gözlemleyebiliyorlardı böylece.zaten zayıflayan ve fiziki olarak mahalleden kopan 'halkın sülalesi' grupları dışında gençlik içinde etkin olan devrimciler,apocu'lar,rızgari,kurtuluş grubunun gücü kalmıştı.halkevi yönetimi ise 'devrimci grup'un elindeydi ve diğerleri muhalefet konumundaydılar.apo grubu 'kürdistan' için doğu bölgelerine gidince muhalefet iyice küçüldü.

HALKEVİ...

HALKEVİ...
seyfettin ülger   04.04.2012  

‎'kara düzen' ve müzik koromuz...tiyatro ve müzik...halkevimizdeydik,evimizde.hasan
tatar'ımız ve bütün yeteneklerini ortaya koyarak bizleri çalıştıran kol sorumlularımız.
hasan hoca müzik koromuzu,adnan hoca tiyatro kolunu çalıştı
yordu ve oyunumuz,'kara düzen'di.halevimiz yapılmış tek katlı betonarme genişçe bir
halkevi'ne kavuşmuştuk yolağzından mahalleye giren ilk sokağın sağında.neşemize
sevincimize diyecek yoktu.diğer siyasi grupların muhalefetine rağmen halk bizimle 
beraber tavır almış bizi desteklemiş ve yönetim halkla beraber tespit ettiğimiz bir yö
netim kadrosuna kavuşmuştu.ilk seçimi almamız bizde büyük bir gurur ve özgüven yaratmıştı.halkevi resmen arı kovanı gibiydi abartısız.nasıl dolduracağız diye düşü
nürken bu defa sığmaz olmuştuk.artık saat saat dönüşümlü çalışıyorduk salon ve odal
larda.halkevi'nin her karesi faaliyetteydi her santimetrekaresi,milimetresi....coşku taşmış sokağa yayılmıştı..

ŞEHİR MERKEZİNDEN GECEKONDULARA DOĞRU...

ŞEHİR MERKEZİNDEN GECEKONDULARA DOĞRU İLERLEYEN FAŞİST TERÖRÜ DURDURMAK İÇİN HALK İLE DEVRİMCİLERİ KAYNAŞTIRACAK ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE GEREK VARDI.İŞTE O ARAÇ HALKEVİ AÇILMASI VE HALKIN ANKARA'DA İLK DEFA KENDİ EVİNİ KENDİSİ YAPAN BİR MAHALLE OLARAK TUZLUÇAYIR,EMNİYETTE Kİ ADIYLA 'KÜÇÜK MOSKOVA' OLDU!....
Mahallede devrimcilerin önderliğinde halkevi açılması için bir kampanya yürütüldü.sözü dinlenir,sevilen doğal,dürüst,güvenilir insanlar,mahalle muhtarlarıyla konuşularak dalga dalga bu düşünce halk içinde yayıldı.gençlerin ve mahalle halkının yaklaşan felaket :'faşizm'e karşı mücadele edebilmesi için bir 'ortak çatı' gerekiyordu.bu güne kadar mahallede kurulan siyasi çizgilerin açtıkları dernekler mutlaka devrimci mücadeleye ivme kazandırmışlardı ama halkı bu işin içine çekme başarısını gösterememişlerdi.halkevi açılması için t.çayır'da yürütülen kampanyaya halkın katılması hem gü,ven duygusunu hem de devrimcilerle halkın bir arada görünme özlemini ön plana çıkarmış coşku zirveye çıkmıştı.bu büyük heycan mahalle içinde murtaza amca'nın evinin altına iki küçük odayı kirasız halkevi için vermesi büyük bir katkı sağladı.yer küçüktü ama coşku ve özlem büyüktü.sokağa taşmamıza rağmen mutluluğumuza diyecek yoktu.eğitim çalışmaları,sanatsal kol etkinlikleri,okuma yazma kursları neticesinde bu küçük halkevi o küçük mekana rağmen hepimizi barındırıyordu.edip cansever'in 'masa' şiirini anımsatırcasına!(!)...

20 Ekim 2015 Salı

'ÖZGÜRLÜK' YER DEĞİŞTİRME,AKIŞKANLIK,DEĞİŞİM DEMEKTİR..3..

'ÖZGÜRLÜK' YER DEĞİŞTİRME,AKIŞKANLIK,DEĞİŞİM DEMEKTİR.BATI VE GELŞMİŞ ÜLKELER BUNU BAŞARMIŞLAR,YÖNETENLER İLE YÖNETİLENLER YER DEĞİŞTİRMİŞTİR!..(3)
Yönetenler ile yönetenlerin yer değiiştirmesi sıkça duyduğumuz 'devrim' kavramının karekterinde yatar.'devrim',aşağıdan(yönetilenler)yukarıya,yukarıdan(yönetenler)aşağıya toplumsal yapının yenilenmesi,eski biçimsel yönetimlerin tasfiyesi,tamamen ortadan kalkması anlamına gelir.bu ortadan kalkma 'tasfiye' süreci 'özgürlük' kavramının el değiştirmesi anlamına gelir.sadece 'özgürlük' el değiştirmez,düşünsel/üretimsel alanlar yer değiştirir.özetle,yeni bir toplumsal yapının yükselmesi için bir önceki yapıdan iz kalmamacasına alt üst oluş sürecinin yaşanması zorunludur.ancak 'devrim' o zaman gerçekleşmiş olacaktır.

BATI VE GELİŞMİŞ ÜLKELERDE 'DEMOKRASİ' DENİLİNCE NE ANLAŞILIYOR?..

BATI VE GELİŞMİŞ ÜLKELERDE 'DEMOKRASİ' DENİLİNCE NE ANLAŞILIYOR,BİZDE NE ALGILANIYOR?...TOPLUM 'ÜRETEN','DÜŞÜNEN' İŞ BÖLÜMÜNE GÖRE ŞEKİLLENİR;YÖNETENLER/YÖNETİLENLER!..(2)..
İnsanlık tarihinin antik-yunan yaşam/düşünce tarzı ile başladığı görüşü ağır basar.bir anlamda sözlü/yazılı tarih ayrımı buradan gelir.antik yunan girişi roma ile devam eder.bu uzun olduça çelişkili tarihsel dönüşüm ancak 'bilimsel bilgi' sayesinde yerli yerine oturtulmuş,'düşünsel','üretim' alanları sağlıklı biçimde 'iş bölümü' sonucu anlaşılır hale gelmiştir.bunların başında 'demokrasi' dediğimiz olgu/kavram yatar.batı 'demokrasi' kavramına sıkı sıkıya bağlıdır.üretim/düşün hayatı ancak bu şekilde ayrıştırılabilir.avcılık/toplayıcılık,tarım/göçebe,sanayi/tarım toplumlarına geçişte 'düşün' hayatı büyük rol oynamıştır.düşünce ancak 'özgür' bir ortamda boy atabilir.zaten sorun burada çatallaşır,'özgürlük'ten ne anlaşılmalı veya 'özgürlük' nedir gibi soyut kavramlar ancak insan yaşamının 'somut'a indirgendiği alanlarda kendisini gösterecektir.

SORUNLAR 'DEMOKRATİK' GELİŞMELERLE ÇÖZÜLEBİLİR Mİ?.

SORUNLAR 'DEMOKRATİK' GELİŞMELERLE ÇÖZÜLEBİLİR Mİ?..BATI VE GELİŞMİŞ ÜLKELERDE 'DEMOKRASİ' DENİLİNCE NE ANLAŞILIYOR,BİZDE NE ALGILANIYOR?...(1)...
Henüz yeryüzü küresinde üretim yok iken insanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için,kendileri ve beraber oldukları insanlar için 'üretim' yapıyorlardı.avcılık/toplayıcılık olarak bildiğimiz bu dönem aynı zamanda 'ilkel dönem' olarak tarihe kazındı.toprağa yerleşim ve doğanın keşfi,ürün yetiştirme,hayvanları evcilleştirme gibi yöntemler 'tarım/hayvancılık' ve 'göçer toplumlar' olarak bildiğimiz iş bölümüne ayrıldı.insanlık 'doğal iş bölümü'nden,'zorunlu iş bölümü'ne geçmiş oldu.insan yaşamının gittikçe doğa ve toplum sorunlarıyla iç içe geçmesi sonucu 'üretim' farklılaştı.farklılaşan sadece üretim değil,aynı zamanda insanın 'düşünsel' dünyası değişti,fikir ayrılıkları,fikir farklılıkları gibi felsefi kolların yaratılmasının yanında dünya yapılanmasının gizi çözüldükçe düşünsel konular griftleşmeye başladı ve insan maddi/manevi/düşünsel üretim içinde 'kompleks'(karmaşık) bir yapıya büründü.'üretim','demokrasi'(Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir.vikipedi) ilişkisi bu biçimde karşı karşıya geldi.

16 Ekim 2015 Cuma

YELELRİ ALEVDEN VAHŞİ BİR HAYVAN YAPACAĞIM SENİ!...‏

YELELRİ ALEVDEN VAHŞİ BİR HAYVAN YAPACAĞIM SENİ!...‏

yeleleri alevden, vahşi bir hayvan yapacağım seni,keskin mi keskin dişleri,gözlerinden ateşler saçan../ yıllar yıllar sonra karşılaştığımızda,aramızda hiçbir şey olmamış gibi,sokuldun sokuldukça yanıma..açıldıkça açıldın sularıma../ coştukça coştuk seninle zaman ırmağında../ o,an kayboldu düşüncelerim,yeleleri alev
den,keskin mi keskin dişleri olan,gözlerinden ateşler saçan,vahşi bir hayvan yapmak seni../ öylesine sevecendin ki,sana işkence yapmak gibi geldi düşüncelerim.../ utandım,zalimliğimden..sana karşı düşündüklerim
den,kinimden,nefretimden,düşüncelerimden.../ inan utandım,inkar ettim kendimi senin adına,küfrettim kendime../ ihtimal vermiyordum bu kadar bana yakınlaşacağını,bana bu denli sıcak yaklaşacağını../ ihtimal
vermiyordum bir daha karşılaşacağımızı../ brecht,doğruladı bizi,' kopan bir ip bağlanabilir tekrar'../ biliyorsun,tarihte biey'in rolü değişir.../ statik değil diyalektiktir yaşam....

'DEĞİŞTİ'İNSANLIK!...'DEĞİŞTİM' DEDİ BİZİM KIZ GİBİ!.

'DEĞİŞTİ'İNSANLIK!...'DEĞİŞTİM' DEDİ BİZİM KIZ GİBİ!...ÇOĞALDIKÇA BOŞLUKLAR,YASAKLAR,TANRI BUYRUKLARI,KUTSAL KİTAPLAR!..
14 Haziran 2010 Pazartesi, 16:06 tarihinde
tanrı ne buyurduysa,ne yazıp gönderdiyse peygamberlerince,tersi oldu,geri tepti emirler../ isa,'öldürme yeceksin!' dedi,önce isa'yı öldürdüler,çarmıha gerdiler!../ zor kurtardı tanrı isa'yı çıldırmış kullarının ellerin
den../ çözüp çarmıhtan,göğe çekti,yanına aldı yeniden.../ işkence böyle yaygınlaştı kutsal kitaplarla/hitler;' zina yapmayın'..dedikçe,fuhuş arttı,çoğaldı fahişeler../ 'kürtaj yasak' dendikçe hortladı yasak ilişkiler.../ tanrı ve kutsal kitaplar ne yazıp çizdiyse zıddına dönüştüler bizim kız gibi/'değişti','değiştim'
dedi insanlık,çoğaldıkça yasaklar,boşluklar,tanrı buyrukları,kutsal kitaplar../ 'çalmayacaksın' dedi tanrı!../ harun'lar,karun'lar,ramses'ler,firavun'lar üşüştüler akbabalar gibi servetlerin üzerine.../ yağma,talan,hegomonya,emperyal emeller ve yeni kapitalist emperyalistlerin kabardıkça kabardı iştahaları.../ sen tanrı olarak,sana biat edecek adamı,yukarıdan, anti-demokratik biçimde atarsan,olacağı buydu zaten!(!).../ balık baştan kokar diye boşuna söylememişler!(!)...

GİDEREK YAYILIYOR KIZLARIN BEDENLERİNE!...

GİDEREK YAYILIYOR KIZLARIN BEDENLERİNE;YAŞAM,SINIF,SINIF MÜCADELESİ..GİDEREK OTURUYOR YÜZLERİNE ÇELİŞKİ!..SINIF FARKI!.

20 Haziran 2010 Pazar, 20:35 tarihinde 
örgü örüyor esmer kız sakız patlatarak../ elindeki siyah beyaz dantela iplikle şekil veriyor dantelasına../ ilmik ilmik örüyor yılan gövdesi gibi kucağına düşüyor örgüsü../ gözü elindeki ipte,diğer elinde madeni örnek../ bir kadın ciddiyetiyle örüyor örgüsünü esmer kız sakız çiğneyerek../ diğer kız,sarışın aynı yaştalar,o cam kenarında oturuyor,boş boş bakarak dışarıyı syrediyor sakız çiğneyerek../ esmer kız elindeki ipliklerin rengine göre giyinmiş..üzerinde siyah bir büluz,altında geniş fırfırlı beyaz eteği var../ sarışın kız,biraz karışık renkli giyinmiş../ ikiside toplamışlar saçlarını yapışmasın diye arkaya../ sakız patlatarak,gülüşüp eğleniyor,örgü örüyor,dışarıyı seyrederek zaman geçiriyorlar.../ çiçekçi kızlar bunlar,k.bakkalköy'ün,emekçi kızları.../ etrafındaki yaşıt kızlara baktığınızda hem bakımsızlar,hem daha sert vücut hatları,elleri,yüzleri,bakışları,yabanıl../yüz ifadeleri,yüz çizgileri../ tereddütlü bakıyorlar dünyaya,aynı zamanda umursamaz../ sakız patlatarak../ sınıf farkı,sınıf,yaşam mücadelesi yansıyor yüzlerine.../ giderek yayılıyor sanki bedenlerine

ÖLDÜĞÜMDE KOYMAYIN BENİ MUSALLA TAŞINA!..

ÖLDÜĞÜMDE KOYMAYIN BENİ MUSALLA TAŞINA..SAKIN HA!..SAKIN!..DİLENMEYİN BENİM İÇİN CENNETİ!(!)...
26 Haziran 2010 Cumartesi, 23:51 tarihinde
koymayın beni musalla taşına../ sakın ha!..sakın!../ inanmadığım bir yere.../ne cami,ne cemevi'ne.../ evimin önüne koyun,tuzluçayır'da ki toprek yola../ üstümle başımla gömün beni,üzerimdeki kokumla gitmek isterim.../ sakın ha sakın soymayın beni,yıkamayın tanrı adına.../aslında yakılmak isterdim tuzluçayır'da,mahallenin ortasında,sekizinci koğuşta veya halkevi'nin önünde.../ bir şeylerim sinsin mahalleye../ yer kaplamak istemem bu dünyada,işgalci olmak istemem../ veya a.nesin gibi gömün beni,belli belirsiz bir yere.../ ne kadar anlamsız cansız bir vücuda tören yapmak.../ anılmak unutulmamak /isterseniz,ne mezarınız olsun ne heykeliniz dikilsin.../ ilişmesin kimse size,saldırmasın hıncını almak için.../ sahte sözler duymak istemiyo rum arkamdan.../ bıraktıklarımla anılmak isterim...arkadaşlıklarımla,dostluklarımla.../ sevgimle anılmak isterim,doğrularım yanlışlarımla.../ yer aldığım mücadele ile anılmak isterim,düşüncelerimle,öğrendiklerim,öğre
neceklerimle.../ insanlık düşlerimle anılmak isterim bunun için attığım,atmak istediğim adımlarla.../ isimsiz tarihsiz bir günde ölmek isterim,özgürce.../ bir dağ başında veya patlamak üzere olan bir yanardağın krater ağzına çıkarak,son nefesimi vermeyi beklemeden suya atlar gibi çivileme atlamak isterim yanardağın içine..

BUGÜN KADINLAR TEK RENK GİYİNMİŞLERDİ!..

BUGÜN KADINLAR TEK RENK GİYİNMİŞLERDİ.RENKLERİN TONLARINI GEÇİRMİŞLERDİ ÜZERLERİNE,SİYAH VE BEYAZ!..SINIF MÜCADELESİ GİBİ!(!)...
28 Haziran 2010 Pazartesi, 15:54 tarihinde
buğday tenli,siyahlar giyinmişti gençkız!../ simsiyahtı..ayakkabısına, bileğine bağladığı bağcıklarına kadar/ hafif kumraldı sırtını kapatan sıcaktan omuzlarına yapışan saçları../ dudak ruju,el ve ayak ojesi kırmızıydı
sadece.../ siyah taşlıydı,boynundan göğsüne yarım ay biçiminde sarkan kolyesi../ sol bileğinde,siyah ip bileklik,kalın siyah yuvarlak tek bilezik vardı,parmağında siyah çift taşlı bir yüzük.../ üzerinde vücuduna otu
ran,siyah sırtı açık,çapraz askılı dekolte bir bustiyer.../ sütyeni yoktu kızın içinde,dikleşmemişti memeleri,bastırılmıştı siyah elbisenin içinde../ uzanıp yatmamıştı orhan veli'nin şiirindeki kız gibi ama,koltuğunun altı
gözüküyordu.../ farkında değildi hiçbirşeyin..çelişkinin../ altında siyah bir tayt,sıkı sıkıya sarmıştı bacaklarını../ elindeki cep telefonu ile ya mesaj çekiyor ya da radyo dinliyordu,beyaz kordonlu,kulaklıkla..farkında
değildi çelişkinin./ ince, beyaz bir ip gibi bir çizgi oluşturmuştu elbisesinin üzerinde../ siyah,beyaz,kırmızı,teninin rengi,hafif, kumral saçları,yüz makyajı.../ o ara,sokakta beyazlar giyinmiş bir kadın çıktı aniden ortaya../ beyaz bir büluz ve altında diz üstü eteği../ ikisi de farkında değildi üzerlerinde taşıdıkları çelişkinin../ bizim kız gibi,bakıyordu ama görmüyordu,görmüyorlardı çelişkiyi,yaşamın kargaşasını../ yürüyüp gittiler diğer insanlar gibi../ farkında değillerdi hiçbir şeyin,ne çelişkinin,ne cinselliklerinin.../ üzerlerinde taşıdıkları
bitmez tükenmez anaforların../ karışıp gittiler kalabalığa./.bakakaldım arkalarından sabah sabah.../ beni çarpan gerçeklere../ beni kendime getiren ve yeniden yaşamın anlamını çağrıştıran,sorguluyan sorulara,
nedenlere,niçinlere.../ erkekler mi,her zamanki gibi,vur beline kazmayı!(!).../ farkında değildiler yürüdüler gittiler karıştılar kalabalığa.../ bizim kız gibi balıklama daldılar insanların arasına.../ bugün bütün kadınlar tek renk giyinmişlerdi,tek tek geçirmişlerdi tonları üzerlerine,ikisi çarpıcıydı,iki ana renk,siyah ve beyaz,sınıf mücadelesi gibi.../ nazım geldi aklıma,gülhane parkı,ceviz ağacı ve polis.../ değişen sadece nesnelerdi,ci
simler,renkler,gençkız ve kadın.../ diğer çelişkiler yerli yerindeydi,öyle calıydı ki..öyle çarpıcı,canalıcı...

SON ŞİİR...

SON ŞİİR...

galaksiler etrafında dönen gezegenler gibi döndüm etrafında.../ yazdım!..yazdım!...yazdım!../ başın dönmüştü yazdıklarımdan,şiirimsi şiirlerimden.../ nobel ödülü almıştım gizlice senden.../ aklın gücü bence
beni sana çeken.../ her yer kitap,kitap kokusu.yer,tavan,duvarlar.../ ne demişti annesi ray charles'a,' kör olabilirsin ama,bu senin aptal olmanı gerektirmez!..'../ ne kadar anlamlı bir cümle değil mi?../ oysa sen
hala bakarkör dolaşıyorsun ortalıkta, üzerinde öğrt.görv.siyah cübbenle.../ mutlu olsaydık eğer,ilk önce aragon surat asardı bize../ çıldırdı harfler kelimeler cümleler alfabe../ değişmemişti anlamları bu denli,kay
betmemişlerdi kendilerini,özlem sevgi aşktan.../ kör olan aşk değil,sendin körleşen.../ ' ne yapayım bulamadım 'özel sevgi'yi bu dünyada,ay'a seyahata çıktım geçenlerde,orada tanıştım evlendiğim adamla..'.../ iyi
onu da özelleştirin sevgisiz bırakın bizi,yapmadığınız bu kalmıştı.../ aşk,bu aşk!..'özel sevgi'ye benzemez../ pis kapitalistler!..para tapınıcıları!..burjuvalar!../ sizi gidi ruh düşmanları../ bizce aşk,sevginin düşüncenin binbir çiçek açması insan bilincinde(mao)/ senin gibi işin kolayına kaçmadan(nazım,a.dino'ya)../ resme dalmaz,oryantal,egzotik, erotik../ etik estetik duruştur,kadını erkeği biçimlendiren.../sevgi,dostluk,arkadaşlık...birliktelik düşünsel paylaşım.../doğru!..sen hoşlanmıyordun felsefe,mimari,mitoloji'den,' meraklıyımdır bilirsin merak ederim!' ..senin ki magazin kültürü .../ alakası yok bilimsellikle düşüncelerinin,geçmiş olsun!../ içimde bir şarkı kaldı son bir dize yüzüne söyleyemediğim,' seni seviyorum!..' cümlesi.../ yine yüzüne karşı söyleyemesem de söylemiş oldum bu son şiir ile..

YİNE DÖNDÜK O ESKİ VAHŞİ YAŞAM BİÇİMİMİZE!...

YİNE DÖNDÜK O ESKİ VAHŞİ YAŞAM BİÇİMİMİZE!...
04 Temmuz 2010 Pazar, 10:18 tarihinde
bir hayvan gibi avlandı insan.../ vurduğu hayvanın derisini yüzdü postunu geçirdi üzerine../ etini yedi çiğ çiğ...ateş bulunmamıştı belki o günlerde.../ bir hayvan gibi uludu, onlara özendi kendisi dışında gördüğü tek canlıya../ sesini duyurmak,anlaşmak,haberleşmek,sevişmek,derdini anlatmak için.../ bir hayvan gibi./ düşünsel değil tüketim için.../ topladı,biriktirdi,çiftleşti,güç kullandı birbirine servetini korumak için.../ koş, avlan,parçala,ye!.../ geriye kalanı sakla başka bir güne...

ŞİİR!..

yürek dediğin nedir ki?../ et parçası.../ büyük, küçük kandolaşımı.../ atardamar,toplar,aort.../ açılıp ka 
panmazsa yürek dediğin et parçası,kan pompalanmazsa,yayılmazsa kan, kılcal damarlara,en uç noktalara/ 
şaşırır,teklerse yürek../ işte o an,şairin dediği gibi,' tamam reis yol bitti!..buraya kadar!.'

AŞKSIZ OLMUYOR!..ÇIRPIN DUR KENDİ DENİZİNDE!..

AŞKSIZ OLMUYOR!..ÇIRPIN DUR KENDİ DENİZİNDE
06 Temmuz 2010 Salı, 07:39 tarihinde
aşksız olmuyor../ yürümüyor bu gemi.../ ne yolcuların aklı başında ne kaptanın.../ ne de suların serinliği ayıltıyor beni..../ nasıl oluyor da denizler boşalmıyor boşluğa,uzaya,doldurmuyor kara deliklerin boşluğunu / dedim ya aşksız olmuyor,karaparçalarının okyanuslara aşkı.../ kaç milyon,milyar yıl sarmaş dolaş sarılmış yaşıyorlar birbirlerine sımsıkı.../ aşk bu, aşk!..dünya aşkı,doğa aşkı.../ inanmayın siz newton'a,onun başına elma düşmüş,adem ile havva'nın başına düşen cinsinden.../ nedir bu elma hikayesi../ nazım'da söylemişti,ne yani sen elmayı seviyorsan diye, elmanın da seni sevmesi mi gerekli../aşk bu aşk!../ aşksız olmuyor,yürümüyor yaşam gemisi.../ sen o limanda,ben bu bu limanda bağlı/açılmadıkça yan yana okyanuslara /nereden belli olacak gemi olduğumuz/yolcu/nerden belli olacak kaptan olduğumuz.../ yat dur güneşin altında / aşksız olmuyor../ çırpın dur kendi denizinde.../ kuru...çıtır çıtır sevgisizlikten,ilgisizlikten../kimin umurunda.

KAPTAN VE DENİZ...

KAPTAN VE DENİZ...
07 Temmuz 2010 Çarşamba, 16:58 tarihinde
karaya oturmuştu gemi.panik olmamak lazımdı,hissettirmemek,moral vermek,teskin etmek gerekti yolcuları.öyle yaptı o da...yeni yeni ayılıyordu deniz çarpmasından,sarhoşluğundan.fena çarpılmıştı açık denizde, bol oksijenden.farkında değildi...yeniden giydi kaptan elbisesini ödüllendirdi kendi kendisini.içinden,' yeniden kaptan oldum sorumluluğu ağır biliyorum!..'..çıkılamayan seferler,yorgun dönüşler bekliyordu onu.seviyorumla,sevilmiyordu deniz ne de insan...süs köpeği gezdirmekle olmuyordu veya evde kedi beslemekle doğasever(!)..kendini eğlendirmye,gezdirmeye gelmedin bu dünyaya,engin denizlerde gemi yüzdürmeye...oburca herşe yi okuyup yalayıp yutmaya....toplumsallıktan,özele,özelleştirmeye geçmekte dünya ama özelini yakalamak için ırmağın içinden geçeceksin.dere olmak,çay olmak için...akışkandır hayat,ayak uydurmazsan sürükler, bırakır bir logara,ne ünüforman kurtarır ne kimliğin seni!..

SIRA İLE Mİ PATLAR YANARDAĞLAR!..

SIRA İLE Mİ PATLAR YANARDAĞLAR!..
10 Ağustos 2010 Salı, 21:11 tarihinde
sönmüş bir yanardağ gibiyim/neden söndü ateşim,heycanım/neden kor kesmiyor,ısınmıyor içim/unutulan bir çıngı,bir ateş parçası yokmu acaba içimde/neden kızıla kesmiyor yapıtaşlarım/neden alev almıyorum,kimi
bekliyorum kimi/beni kim tutuşturacak,kim çakacak ilk kibriti/kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiimmmmmmmmmmmmmmmmmmmm!?
sıra ile mi patlar yanardağlar????????????...

ATTIK AĞLARIMIZI KORKUSUZCA FAŞİZMİN SULARINA!..

ATTIK AĞLARIMIZI KORKUSUZCA FAŞİZMİN SULARINA!..
11 Ağustos 2010 Çarşamba, 13:00 tarihinde 
YOK!..YOK!../ BU İŞLERDE BİR TERSLİK VAR/OTURMUYOR DÜŞÜNCELERİM YERLİ YERİNE/OKUDUKLARIM VE YAZDIKLARIM/SAVAŞTIĞIM YILLAR/DÜŞÜNCELERİMİN SARIP SARMALAMASI YAŞAMI,SORUNLARI/ " GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR" DEMİŞTİ NAZIM/MAHALLELER DE,İŞYERLERİN DE,ALANLAR DA," DİRENECEĞİZ KAZANACAĞIZ"A DÖNÜŞTÜ BİRDEN GÜNLER/KİTABIN SAYFALARINDAN,SATIRLARINDAN AŞAĞIYA İNDİ DİZELER/ŞAŞKIN!(!)../İKİ AŞIK GİB../ZAMAN İÇİNDE YABANCILAŞAN/ " YARİN YANAĞINDAN GAYRİ " DEMİŞTİ NAZIM/ BÖLÜŞTÜK,PAYLAŞTIK/ATTK AĞLARIMIZI KORKUSUZCA FAŞİZMİN SULARINA/DAYANDIK DÜŞMANIN KAPISINA AÇTIK GİRDİK İÇERİYE FATSA'DA.../GÜL KOKUSU../ONCA MÜCADELEDEN SONRA/NE DÜŞ NE RÜYA../GEPGERÇEKTİ YAŞANANLAR/BUTİK SOSYALİZM(!)./BU BİLE KORKUTMAYA TELEŞLANDIRMAYA YETTİ OLİGARŞİYİ/VE ARKADAN GELEN SARSICI YENİLGİLER/BÜYÜTEMEDİK,DAĞITAMADIK KOKUSUNU
A.DUMAS'IN 'SİYAH LALE' SİNİ...

DAMLA YOK!..DAMLAMIYOR!..

DAMLA YOK!..DAMLAMIYOR..ÇIKMIYOR BİRŞEY!..HARF,KELİME,CÜMLELERİN KUYUSUNDAN...'YAZIN'DA KURURSA!?..

13 Ağustos 2010 Cuma, 11:11 tarihinde 
 dantela gibi işledim kalbini / bir örümcek gibi ördüm ağlarımı / çırpındın durdun kurtulmak için / bin pişman olddun sonunda ama.../ çıkmıyor
birşey / olmuyor sensiz / damla yok!../ damlamıyor şiir.../ harf,kelime,cümlelerin kuyusundan / 'yazın'da kurursa / benzemez çevre kirliliğine /
insan kirliliği kapıda.../ koku ozaman çekilmez olur nereni tıkarsan tıka arar bulur seni / dayanılmaz bir sıcaklık var / suyunu sıkıyor güneş insa
nın.../ her yanıyla kuruyor dünya../ teslim olmuş durumdayız kapitalizme / çevre,insan,ideoloji.../ değişmeyen değişime uğramayan trk bir
zerre yok!../ öyle bir çadırdayacak ki sonunda dünya çıtır çıtır tutuşacak yanacak bu vurduymaz anımızda!(!)..

ŞİİR...

ŞİİR...

22 Ağustos 2010 Pazar, 19:41 tarihinde 
BİR YANIM DAĞA ÇIKIYOR BİR YANIM YATALAK!(!)...BİR YANIM ÇAĞLAYAN BİR YANIM KURUMUŞ DERE YATAĞI.../ BİR YANIM MEVZİDE DÜŞMAN KOLLAR BİR YANIM SÖNMÜŞ VOLKAN.../ YANMIŞ ÇÜRÜMÜŞ YOK OLMAK ÜZERE BİR BEDEN...NE ATOM BOMBASI ATILMIŞ NE HİDROJEN NE KİMYASAL.../ HÜCRESEL BİR ÖLÜM CAN ÇEKİŞMEKTE.../ SADECE YEŞERMEKTE OLAN BİR ORMAN VAR YUKARIDA  

15 Ekim 2015 Perşembe

NASIL ÖLDÜ İLK İNSAN?.

NASIL ÖLDÜ İLK İNSAN?..NASIL AŞIK OLDU?..DUYUMSADI,SEVİNCİ HÜZNÜ?..
23 Ağustos 2010 Pazartesi, 14:16 tarihinde
nasıl öldü ilk insan..nasıl aşık oldu?..duyumsadı,sevinci hüznü?...acıyı hissettiğnde nasıl direndi işkenceye?...bütün duyuları tattım,çaldım kapı
ları birer birer ilk insan gibi...savaştım onlar adına,direndim zaman za
man tanımadığım insanlar adına...içeride yattım yıllarca düşüncelerim
için,onlar gibi düşünmediğim için....ne yüreğimin çarpıntısı,ne de duyumsadıklarım,düşüncelerimdir,hayallerim...yaşamak isteyipte yaşa
yamadıklarını düşünebilmektir inanmaktır onların gerçekliğine...burjuva
düzenin bütün baskılanmalarına karşın kırmaktır zincirleri....deniliyor ki,
kalmadı işçi sınıfı,sizin o tanımladığınız proletarya!..yeldeğirmenlerine sal
dırıyorsunuz!?...peki ne kaldı sizce geriye?...proletarya'nın emeği ile semiren burjuvazi!(!)..bak!..dinle ne diyor tevfik fikret sizin için?...

sorgulardan geçtim!..

ŞİİR...
sorgulardan geçtim,kıyımlardan,baskılardan...onlar bedenimi astılar,sen
bilincimi,sana olan sevgimi...yeniledim maharetimi mücevherat ustası gibi
....durmadan sivrilttim kalemimin ucunu...yazdıkça kayboldular,kelimeler
cümleler...beyazladı bembeyaz oldu yüzü kağıdın!(!)...eridi selüloz sıcak
lığından....

MASUM AŞK YOK!..BİR ŞEHRİ SEVER GİBİ SEVDİM SENİ!..

MASUM AŞK YOK!..BİR ŞEHRİ SEVER GİBİ SEVDİM SENİ!..

24 Ağustos 2010 Salı, 18:44 tarihinde 
meyva gibi değilmidir insanın fizyonomisi...gerçek tat meyvanın içi...ruh güzelliği,düşünce özgürlüğü...beni delirten,kabuğumu çatlatan...
bir insan sevgilisine sevgisini başka nasıl anlatabilir ki?..içimden bu son şansım bütün duygularla tanıştım,ressam paletindeki renk karma
şası gibiydim...üstelik yaşadım sıcağı sıcağına...bedenimde ruhumda,hücrelerimde...nefes almam kadar duymam kadar gerçekti yaşadık
larım...

14 Ekim 2015 Çarşamba

SENİ KURTARMAYA GELİYORUM HAZIRLAN!..

SENİ KURTARMAYA GELİYORUM HAZIRLAN!..
seni kurtarmaya geliyorum hazırlan!...yıllar yılı içinde biriktirdiğin zehri akıtmaya,seni al
maya geliyorum!..." bizim sokak o saatlerde karanlık olur "..dediğin zamanda....tanırım seni
sen korkma!...pembe rujlu dudaklarından iri güzel gözlerinden açık geniş alnından kü
çük biçimli ağzından ten rengi küpelerinden tanırım seni.çeker alırım gecenin içinden!...

SENİ ALMAYA GELİYORUM HAZIRLAN!...

SENİ ALMAYA GELİYORUM HAZIRLAN!...
seyfettin ülger 20.04.2014

seni almaya geliyorum hazırlan!..yanına bir şey alma sakın gerek yok!..lazım olmayacak zaten....ruhunla gel!...düşüncelerinle!...hani yıllar yılı sormuştum ya bir şiirimde sana.
..."benimle gelirmisin sevgilim kavgaya?.../doğum günü partisi değil gelmez romantizme!.."...
...anımsadın mı bu şiirimi?...o ilk gün tanıştığımız halinle....seni kurtarmaya geliyorum...
dinle!..kurtarılacak bir yerin kaldı mı acaba bu kapitalist dünyada bilmiyorum ki?..

ANKARA...KAPİTALİZMİN AZGIN SALDIRILARI KARŞISINDA ŞEHİR DEĞİŞMİŞ

ANKARA...KAPİTALİZMİN AZGIN SALDIRILARI KARŞISINDA ŞEHİR DEĞİŞMİŞ
şehrin hüznü kalmamış/kaybolmuş romantizmi/insan tipleri değişmiş 'erkek' bir şehir olmuş ankara/ne bir heycan var bu şehirde ne bir çığlık sıcaklık/ne bir öpüş ne bir dokunuş/bir dost sevgilinin yüzünde/ne de gecekondu kokusu kalmış sokaklarda caddelerde/oysa en  güzel gecekondular ankara'da olurdu/tek göz iki göz sıvasız biriketten örme/çatısı ya var ya yok/yer kalmışsa evin önüne dikilen bir kaç meyva kavak söğüt ağacı/toprak yolları dolduran kızlı erkekli çocuk sesleri/kalmamış kalmamış artık/şehir değişmiş erkekleşmiş(!)...

NEDEN SUSKUN BEYNİM,NEDEN?...‏

NEDEN SUSKUN BEYNİM,NEDEN?...‏
14 Mar 2012 21:57:26
neden suskun beynim,neden?../kupkuru../bir su damlası,tek bir harf kelime,cümle düşünce yok!../terkedilmiş bir şehir gibiyim ıssız ve sessiz../insanlar suskun caddeler,sokaklar../ne bir vapur düdüğü ne klakson,lokomotif gürültüsü,ne araç trafiği.../yanıp sönmüyor trafik lambaları../şehir derin bir uykuda sanki../kazara bir ses duysa,uyarı alsa,fırlayıp ayağa kalkacak o ağır kütle../canlanacak birdenbire../şehir,duygusuz,hissiz benim gibi../ay terketmiş,güneş çoktan batmış, kesmiş ışığını/ bir süluet kalmış uzayda dünya../ince bir çizgi sarmış çeperini,sadece şeklini belirleyen/ içi boşalmış ihtiyar dünyanın,tıngır mıngır../bir tekme atsan yuvarlanıp gidecek uzayın karanlığına../yazık!..çok yazık!../oysa ne kadar bilmem kaç milyar yıl emek verdi bizlere../dünya hali diye boşuna dememişler,dön dur kendi etrafında/başı dönerek dönmekte/ne yapsın ihtiyar?..koca dünya,'karnı büyük koca dünya'(h.ç)../bende,sizde emeğimiz alınterimiz düşüncelerimizle dönüp duruyoruz sermayenin çevresinde..

CADDELERDE MEYDANLARDA KALDI SOLUĞUMUZ...

CADDELERDE MEYDANLARDA KALDI SOLUĞUMUZ...BİR ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ HYATIN SAVUNMASI!..25 Ağustos 2010 Çarşamba, 12:48
caddelerde meydanlarda kaldı soluğumuz../ bir çığ gibi büyüdü hayatın
savunması../ ölüm hep peşimizde hayatın işçileriyiz enerji hatlarında,ma
den ocaklarında.../ yükünü taşıyoruz yaşamın../ hızla yükseliyor dolar,
sadece isimlerimiz değişik gazete sütunlarında../ bir yanık kokusu gelmiyor mu burnunuza...?/ bunlar biziz biraz da..
mamak askeri cezaevi-20/03/1985....

SENİ KONUŞTURMALIYIM,KUSTURMALIYIM MUTLAKA!..

SENİ KONUŞTURMALIYIM,KUSTURMALIYIM MUTLAKA!..
seyfettin ülger 07.06.2014

bana gelince küçülüyorsun,küçük sevgili!..
küçüldükçe küçülüyorsun,parmak kız oluyorsun görünmez biçimde
ama o günlerde ruh kazında bir sevgili bulmuştun kendine
bahane,bahane,bahane!....
aynı nakaratları o zamanda sıralamıştın
'boşluktan galiba?..yasaklara karşı gelmekten!..'...
ilişkini böyle açıklamıştın evli adamla...

bir sihirbaz gibi davranıyorsun
işine gelince küçülüyor,işine gelmediğinde büyüyorsun(!)..

bir cambaz gibi ince tel üzerinde yürüyen
dengesini kendi elde eden bir cambaz gibi!(!)...

seni kusturmalıyım,konuşturmalıyım mutlaka!..ama mutlaka!...
bak!..gözyaşların duruyor mektuplarında çaresizlikten,çırpınışların...
nerdeyse 'gel al beni sevgilim!..çıldıracağım!..' diyecektin...

seni konuşturmalıyım mutlaka!...kusturmalıyım!...
bunu yapmalıyım ölmeden önce...