30 Eylül 2015 Çarşamba

TÜRKİYE'DE 'DEVRİMCİ ÇİZGİ'NİN...4...

TÜRKİYE'DE 'DEVRİMCİ ÇİZGİ'NİN TOPLUMSAL MUHALFET,TOPLUMSAL MÜCADELEDEN TASFİYE OLMASI KİTLE İLİŞKİLERİNİN KOPMASI VE YENİDEN DEVRİMCİLER TARAFINDAN ONARILAMAMASI SONUCU EMEKÇİ.YOKSUL HALK İLE DEVRİMCİLER ARASINDAKİ İLİŞKİLER YABANCILAŞMIŞ HATTA FAŞİST/GERİCİ/KÖKTENDİNCİ EĞİLİMLERE YÖNELMİŞTİR...4..
1960-70 arası devrimci mücadele 'ideolojik' kıstaslarına rağmen öğrenci/gençlik/aydın hareketi olarak karşımıza çıkar.zaman içinde TİP'nin şekillenmesi,DEV-GENÇ'in sınırlı da olsa kitle ilişkilerini organize etmeye çalışmaları(toprak işgalleri.üretici mitingleri,öğrenci eylemleri,silahlı mücdele)devrimci mücadelenin emekleme dönemine denk düşer.1971 ask.faşist hareket sonucu 'devrimci çizgi' ağır bir yenilgi aldı.1975-80 arası toparlanan ve kitle ilişkilerini genişleten,anti-faşist mücadele alanında etkinleşen 'devrimci mücadele' 1980 ask.faşist darbesi ile ikinci yenilgisini alıyordu.1980-90/1990-2000/2000-2015 arası dönemler ise 'devrimci çizgi'nin toplumsal muhalefet,toplumsal mücadeleden tasfiye olduğu yıllardı.

TÜRKİYE'DE 'DEMOKRASİ' SORUNU..3...

TÜRKİYE'DE 'DEMOKRASİ' SORUNU 'SINIF' İLİŞKİLERİ DIŞI,'AÇILIM SÜRECİ' GİBİ KANALLARA DOĞRU YÖN DEĞİŞTİRİLİNCE 'DEVRİMCİ ÇİZGİ' BU DURUMA MÜDAHALE EDEMEDİ VE GÖLGEDE KALDI(!)..3...
Devrimci çizgi 1980 sonrası aldığı ağır yenilgi sonrası değişen dünya konjüktürü ve 'sınıf mücadelesi'nin diğer (milliyet,din,kadın,çevre,doğa,hayvan hakları gibi)başat olmayan sorunlar tarafından gölgelenmesi sonucu,sscb'nin dağılması ile dünya merkezinin abd tarafından denetlenmesi 'sınıf'sal sorunların geri çekilmesi ile sonuçlandı..buna etken olarak dünya ekonomisinin 'fason üretim'e,sanayi üretiminden kademe kademe orta/hafif sanayi kollarına,tüketim ekonomisi,finans,küresel ekonomiye geçiş 'artı-değer' sömürüsünü,hizmet sektörüne 'ticari kar'a dönüştürdü.bu konjüktürel durum ülkemizde çalışanlar,yoksul emekçi yığınları üzerinde büyük tahribatlar yaptı.sendikalaşma,demokratik hak ve özgürlükler budandı.1983 faşist anayasa devam ettirilmiş,merkezi hale getirilen 'faşist' uygulamlar yasallaştırılmıştır.'demokrasi' biçimsel olarak dillendirilmiş sorunların 'siyasi/ekonomik' bağlantıları koparılarak by-pas edilmiştir.

NEDEN TOPLUMSAL MUHALEFET 'KÜRT MUHALEFETİ'NE EVRİLDİ?..2.

NEDEN TOPLUMSAL MUHALEFET 'KÜRT MUHALEFETİ'NE EVRİLDİ?..2...
ÖCALAN ECEVİT HÜKÜMETİNE TESLİM EDİLİYOR VE 'İDAM CEZASI' KALDIRILIYORDU...2000-2015...Ecevit/yılmaz/bahçeli koalisyonunun son günlerinde 'kürt sorunu' farklı bir döneme girdi.bu dönem öcalan'ın yakalanıp ecevit hükümetine teslim edilmesi ve 'idam cezası'nın ceza hukukundan çıkarılmasına neden olmuştu.görünmez olan,bir türlü yakalanamayan öcalan bir kaç aylık kovalamacadan sonra afrika'da yakalanıyor ecevit hükümetine teslim ediliyordu.ecevit o günlerde öcalan'ın yakalanması ile ilgili olarak şu ilginç açıklamayı yapacak şaşkınlığını gizlemeyecekti,"neden öcalan'ı bize teslim ettiler anlayamadım"..evet!..anlaşılmazdı,didik diddik aranan adam bir kaç ay içinde bulunmuş kucağımıza konmuştu bile(!)..bu süreç öcalan'ın mahkemeye çıkarılma süreci olarak karşımıza çıkar.öcalan'ın sürekli biçimde,"türkiye cumhuriyeti'nin emrindeyim"türlü açıklamları akp döneminde'açılım süreci'olarak belirdi.akp her ne kadar saklamaya çalıştıysa da pkk ile yurtdışı/yurtiçi görüşme ve (oslo,imralı süreci)diyaloglarını sürdürdü ve gündem maddesi oldu.böylece 'demokrasi' sorunu a)kürt sorunu b)laiklik c)darbe gibi 'demokrasi' dışı müdahalelerin,sorunların çözülmesi ile 'demokrasi'nin temize çıkması sorununa indirgendi.

NEDEN TOPLUMSAL MUHALEFET 'KÜRT MUHALEFETİ'NE EVRİLDİ?..

NEDEN TOPLUMSAL MUHALEFET 'KÜRT MUHALEFETİ'NE EVRİLDİ?..
seyfettin ülger 09:05
Neden toplumsal muhalefet 'kürt muhalefeti'ne evrildi?..1975-80 arası demokratlar,yurtseverler,devrimciler namlunun ucundaydı.yoksul emekçi halk önce mavi gömlekli,köylü kasketli,karayağız kavruk anadolu insan tipine benzeyen 'karaoğlan' olarak nerdeyse putlaştırılan ecevit'i destekledi.1973-75 arası bu umut suya düştü ve sorunları çözülmeyen yoksul halk bu defa 'devrimci'leri destekledi.devrimcilerle halkın birleşmesi,halkın devrimcilere sahip çıkması resmi devlet terörünü ve sivil faşist hareketi yoksul halkın,devrimcilerin üzerine azgın biçimde saldırttı.yaşanan kitle katliam ve saldırıları,devrimci/demokrat/yurtseverlere düzenlenen cinayetleri tekrar etmeye gerek yok.şimdi bu seneryoyu 1980 sonrası kürt halkı ve muhalefeti,pkk/kck üzerine uygulayalım 1975-80 arası yaşanan faşist terörden pek farklı bir filim ortaya çıkmayacaktır.kürtler,türkler gibi önce chp'den koptular ve bağımsız tavır geliştirdiler.(hadep süreci).bu süreç(1980-90)1975-80 sürecinde yaşananları belki de gölgede bırakacak cinstendi.(çiller/ağar/çatlı dönemi).sonrasında bağımsız kürt muhalefeti bağımsız adaylarla tbmm girdi.fakat kürt halkı üzerindeki baskı ve kıyımlar artarak devam etti sorunlar rafa kaldırıldı.1975-80/1980-90....şimdi tamamen rüzgar kürt muhalefeti ile resmi ideoloji ve faşist uygulamalar arasında esmeye başlamıştı.başka bir ifadeyle batı'da ’sınıf' mücadelesi üzerine yükselen mücadele yenilmiş,bu çelişki doğu'da kürt halkının demokratik hak ve özgürlükleri üzerine yükselmeye başlamıştı.Sol/sosyalist/devrimci rüzgarın esmemesinin nedeni düzene karşı muhalefetin doğal olarak kürt muhalefetine geçmesi ile açıklanabilir.evet!.. Belki doğu'da yükselen mücadele 'sınıf' mücadelesi temelinde yükselmiyor ama demokratik hak ve özgür!lükler üzerinde yükselmesi resmi ideolojiyi,faşist örgütleri,sermaye sınıfını tedirgin ediyor.bununla kalmıyor militarizm faşizan uyglama dozajlarını artırıyor.

28 Eylül 2015 Pazartesi

İTTİHAT TERAKKİ GELENEĞİ OSM.GÜNÜMÜZE SÜREN ....

İTTİHAT TERAKKİ GELENEĞİ OSM.GÜNÜMÜZE SÜREN 'DERİN DEVLET' ÖRGÜTLENMESİNİN BAŞLANGIÇ NOKTASDIR.BU ÖRGÜTLENME 'MİLLİYET/DİN' BİLEŞİMİNDEN OLUŞUR.BU GÜN AKP BÖYLE BİR 'İDEOLOJİK' ÇİZGİNİN ÜRÜNÜDÜR VE TARİHSEL KÖKLERİ VARDIR.
akp,türk siyasal yaşamında yerini almış sağ,liberal,faşist partilerin devamı niteliğinde bir partidir.akp'nin asıl özelliği 'köktendinci' bir gelenekten gelen(erbakan)kadrolar olmasıdır.erbakan/türkeş iklisinin bir türlü devletin güvenini kazanıp tek başlarına iktidar olamamaları bu iki partiyi sürekli biçimde 'koalisyon' ortağı konumuna sokmuş asli unsur olamamışlardır.(ecevit/erbakan,erbakan/demirel/türkeş 1/2.mc hükümetleri,erbakan/çiller refah-yol,ecevit/bahçeli,yılmaz koalisyonu gibi)...erbakan/türkeş sadece koalisyon ortaklığı ile yetinmemişler 'devlet' içinde bürokratik/militarizm alanlarında 'devlet' adına faaliyet gösterme,eylem yapma,cinayet,kitle katliamlarına başvurma ve 'faşist darbe' için olanak,ortam sağlama gibi alanlarda faaliyet göstermişlerdir.bu tür faaliyetler resmi/yasal parti çerçevesinde yürütüldüğü için bu tür faşist(ülkü ocakları)/köktendinci(akıncılar)aksiyon örgütler toplumsal muhalefet için pan zehir olarak kullanılmıştır.akp bu panzehirin son şeklidir.12 mart/12 eylül sürecinde devlet desteğinde sokak örgütlenmelerini yapan bu militarist örgütler,12 eylül sonrasında(çiller/ağar dönemi)devlet olanaklarını kullanarak toplumsal muhalefeti cinayet,kitle katliamları ile ezmiştir.(kürt muhalefetinin başına gelenler,roboski/suruç gibi kitle katliamları,köy boşaltma operasyonları,korucu denilen sivil milis teşkilatı).

AVRUPA ÜLKELERİNDE 'FAŞİST/KÖKTENDİNCİ' PARTİLER VAR AMA?..

AVRUPA ÜLKELERİNDE 'FAŞİST/KÖKTENDİNCİ' PARTİLER VAR AMA BİZDEKİ GİBİ 'DİNİ REJİM' VEYA 'İSLAM/TÜRK' SENTEZİ GİBİ DÜŞÜNCELER ÇERÇEVESİNDE 'DEVLET' İÇİNDE ÖRGÜTLÜ VEYA DEVLET DESTEKLİ BİR MEKANİZMA İLE İÇ İÇE DEĞİL!..
bizde 'ideolojik' yaptırımlar osmanlı imp. günümüze kadar incelediğimizde karşımıza 'din' olgusu ile birlikte iç içelik gösterir.osm.imp. saray yapılanması ve ordu teşkilatı azınlıklar,farklı inanç gruplarından oluşur.enderun denilen saray mektebine azınlık(hıristiyan çocukları)çocukları alınırken,ordu ağırlıkla alevi.bektaşi geleneğinden gelen 'yeniçeri'lerden oluşmaktaydı.bu yapılanma osm.imp. dayatılan 'yenileşme,batılılaşma' stratejisiyle yıkıldı ve yerine 'modern' ordu ve eğitim kurumları geçirildi.dikkat edilirse yabancı uyruklu çocuklar enderun mekteplerinde okutulup,eğitilip müslüman yapılarak sarayda çalıştırılırken,alevi/bektaşi geleneğinden gelen yeniçeri teşkilatı böylece tarihsel görevini tamamlayarak yok oluyorlardı.bu yok oluş biçimseldi.devletin merkezi feodal yapısı,teokratik yönetim biçimi ve uygulamalar 'modernizm' ile yer yer çatışmalara giriyor 'din elden gidiyor' türü ayaklanmalara neden oluyordu.bu itirazların bab-ı ali baskını sonucu iktidara el koyan ama 'sultan' sultasını kabul eden ittihat terakki örgütlenmesinde yeniden hortladığına tanık oluruz.ittihat terakki din/milliyetçilik harmanlamasının görünümüydü.( Osmanlı İmparatorluğu'nda İkinci Meşrutiyet'in ilânına önayak olup, 1908-1918 yılları arasında kısa kesintilerle devlet yönetimine egemen olan; ideoloji olarak Türkçülüğü benimseyip 1889 yılında[1] kurulmuş bir siyasal cemiyettir.vikipedi)...

İSLAM İNACININ VE DİĞER DİNİ İNANÇALRIN ....

İSLAM İNACININ VE DİĞER DİNİ İNANÇALRIN 'SINIF/SÖMÜRÜ' GİBİ KAPİTALİZME KARŞI BİR DURUŞU YOKTUR,TAM TERSİNE SÖMÜRÜ,BASKI,ZOR GİBİ UYGULAMALARI ONAYLAMASI 'DİN' İDEOLOJİSİNİN OLMAZSA OLMAZLARIDIR!..
dinler tarihini okuduğumuzda hiç bir topluluk inanç,din,kültür gibi üst yapı kurumlarını isteyerek,seçerek,kendi özgür iradesi ile kabul etmemiştir.feodal döneme damgasını vuran 'dinler savaşı' büyük imparatorlukların yaşam biçimi haline gelmiştir.büyük roma imp.'haçlı seferleri',osmanlı imp.düzenlediği seferlerin dinen vacip sayılıp şeyhülislam fetvaları ile haklı kılınması bildiğimiz örneklerdir.avrupa'nın feodalizm yıkılıp(büyük imparatorluklar)yerine 'milliyet' eksenli 'devlet'lerin kurulmasıyla 'din' olgusu iktidardan uzaklaştırılmış,milliyet,birey,sermaye üçlüsü tarafından kanlı bir biçimde 'din' devlet yapılanmaları,karar mekanizmalarından tasfiye avrupa'da bu süreç oldukça kanlı geçmiştir.

22 Eylül 2015 Salı

DEMOKRASİ/DİN KAVRAMLARI HER ZAMAN UZLAŞMAZ BİÇİMDE ÇATIŞIR!..

DEMOKRASİ/DİN KAVRAMLARI HER ZAMAN UZLAŞMAZ BİÇİMDE ÇATIŞIR!..
bizim gibi 'demokrasi'nin olmadığı ülkelerde din/demokrasi kavramları ayrılmaz biçimde kullanılmıştır.bu gün erdoğan bu koalisyonun son oyuncusudur.erdoğan'ı iktidara hazırlayan emp./kapt. blok 'ılımlı islam' denilen ideolojik yutturmaca ile işe başladılar.batı dünyasının başı hiç bir zaman 'islam inancı' ile hoş olmadı.hoş olmadığı gibi sürekli çatışma/savaşlarla çalkantılı biçinmde devam etti.batı/doğu arasında çatışmaların en keskin dönemi büyük roma imp.düzenlediği 'büyük haçlı seferleri'dir.bu durum aynı zamanda feodalitenin can çekişme dönemidir.bu durum aslında 'sömürge savaşları'dır.doğu fethedilmiş,yağmalanmış,islam inancı diz çöktürülmüş geçmişin intikamı alınmıştır.batı'nın sürekli islam/türk ikilemini 'vandal/gaddar/istilacı/yağmacı' olarak göstermesi bir anlamda kendi yaptıklarının gizlenmesini amaçlamaktadır.

BATI,AYAĞINDA PRANGA OLARAK BULUNAN KİLİSE ERKİNİ KIRMIŞTIR..

BATI,AYAĞINDA PRANGA OLARAK BULUNAN KİLİSE ERKİNİ KIRMIŞTIR.DOĞU İSE HALA 'MÜLK ALLAHIN'DIR PRANGASI İLE YÜRÜMEKTEDİR.EMP./KAPT.SİSTEMİN 'ILIMLI İSLAM' PALAVRASI İSLAMİ GERİCİLİĞİ GİZLEMEYE YETMEMİŞTİR!..
içinde bulunduğumuz yüzyıl batı/doğu arasındaki kapanmaz farkı ortaya koymaktadır sanırım.batı gelişmeleri akıl/bilim/mantık/teknolojik gereçlerle açıklarken doğu hala peygamber vaazları,kuran yorumları ile olayları açıklama yöntemi kullanarak gülünç,hatta zavallı konuma düştüğünün farkında(dır)değildir.islami dünyanın,hıristiyan dünyası gibi merkezi yapısının olmaması ve hala 'ilahi gerçek'leri söylemek için düşünce birliği içinde varlık gösterememeleri islami kesimin dağınıklığına örnektir.

BATI'DA DİNİ AFORİZMALAR,ENGİZİSYON MAHKEMELERİ...

BATI'DA DİNİ AFORİZMALAR,ENGİZİSYON MAHKEMELERİ,DOĞU'DA 'ŞERİAT'UYGULAMALARI YOKSUL HALKLARIN ENSESİNDE BOZA PİŞİRİYORLARDI!..
batı bu çifte kıskaçtan(siyasal erk/dini fanatizm)uzun mücadeleler sonunda 'devrim'ler sonucu kurtuldu ve 'laisizm' olarak bildiğimiz siyasal erk/dini fanatizm bağları koparıldı.doğu ise bu kopmayı,ayrışmayı yapamadı.bu durumun,doğu toplumlarının neden bu yol ayrımını gerçekleştiremedikleri konusunda oldukça değişik,farklı açıklama ve tartışmalar vardır.bütün o tartışmalar tartışmasız bir gerçeğe çıkar.o gerçek bir ülkenin veya toplumun,bireyin 'gelişme' düzeyidir.bu anlamda 'sorun'a nereden bakarsak bakalım batı/doğu arasında kapatılamayacak türden bir 'gelişme' açığı vardır.a)batı sanayi toplumu olmakla 'üretim'in belirleyicisi durumundadır b) batı toplumunun 'üretim'i kontrol etmesi,üretimin içinde olması üretimden gelen zenginliğin dağıtılması,paylaşılması konusunda batı doğu toplumlarına göre fersah fersah ileridedir.

YÜKSELEN KÖKTENDİNCİ FAŞİZMİN PANZEHİRİ NEDİR?..

YÜKSELEN KÖKTENDİNCİ FAŞİZMİN PANZEHİRİ NEDİR?..TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE BU GÜN ERDOĞAN'IN GİYDİĞİ 'DİNİ ZIRH'I SİYASAL ERK GİYMEKTEN ÇEKİNMEMİŞTİR.HIRİSTİYAN DÜNYASI BU ANLAMDA ÖNCÜDÜR!..
konu 'din' ve köktendinci 'din'i inanca karşı ne yapılması üzerine tartışılınca 'sorun' kendiliğinden sakıncalı duruma dönüşüyor.zaten köktendinci(islami veya hıristiyan dünyasında)kesimin en büyük avantajı 'din' düşünce ve ideolojisinin tartışmasız 'doğru'lar içermesi.insanlık tarihi süreçte 'din'i inanç kurumları ve bunun üzerine yükselen siyasi erk 'din zırhı'nı her zaman kullanmışlardır.erdoğan'ın bu gün kullandığı bu dini zırh yoksul dindar kesimleri sarsılmaz biçimde etkilemketedir.kilise artı büyük toprak sahipliğinin baskın olduğu köleci feodal dönem bu konuya somut örneklemeler sunmaktadır.kilise artı büyük toprak sahipliğinin siyasi erk olarak köleler,çalışanlar,yoksul halklar üzerinde iki çeşit kırbacı vardı a)dini kırbaç b) siyasal şiddet içeren kırbaç.halk iki ateş arasında kalmıştı ve bu çifte zulümden kurtuluş zor görünüyordu.

HÜSEYİNGAZİ DAĞI DİBİNDE ASKERİ GARNİZON,KÖMÜR DEPOSU!..

HÜSEYİNGAZİ DAĞI DİBİNDE ASKERİ GARNİZON,KÖMÜR DEPOSU!..
Nasıl bilebilirdim mamak ve mektuplar yaşamımın ayrılmaz bir parçası olacak.yarı mamak'lı yarı tuzluçayır'lı büyümüştük zaten.ve hüseyingazi dağı dibinde askeri garnizon içinde 12 mart ask.faşist cunta döneminde tutuklanıp konulan deniz,yusuf,hüseyin ve diğer devrimci tutukluların yattığı taş bina ask. cezaevi.uzaktan dikkatlice bakardık askeri garnizona hapishaneyi görmek için.karşısında kömür deposu vardı bizim korkulu rüyamız.çevre gecekonduların kömürleri buradan dağıtılırdı.gece yarısı t.çayır'dan kalkar mamak çarşı içinden karağaç mahallesinin dik yokuşunu tırmanır askeri garnizon karşısındaki depoya ulaşırdık.onca yolu kör karanlıkta yürür kömür sırasına girerdik.kömür sırasına girmekle iş bitmezdi.kömürün geleceği gün onu eve taşımak cehennemi bir işkenceydi.bir kaç ton kömürü ev halkı torbalara doldurarak yoldan eve taşırdık gün boyu.arkasından odun kırmak ve kömürlüğe yerleştirmeye sıra geliyordu.o günlerde kömür ve odun yığınları tekli,çiftli at arabaları ile taşınıyordu.bizim oturduğumuz yer mamak yokuşu üzerindeydi ve mamak ile t.çayır'ın ortasında kalıyordu.kömür taşıyan at arabaları depo,karaağaç köyü,mamak köprüsü yan yol,hatip çayını geçerek mamak yokuşunu kan ter içinde tırmalayarak çıkarlardı atlar.üzerlerinde buharlaşan,sırılsıklam ter içinde, genişleyen burun delikleri,büyümüz gözleriyle cılız,zayıf atlar tıslaya tıslaya kömür yüklü arabayı üç boğumlu dik mamak yokuşundan t.çayır düzlüğüne çıkarırlardı.

ŞEHİR MERKEZİNDEN GECEKONDULARA DOĞRU İLERLEYEN FAŞİST TERÖR..

ŞEHİR MERKEZİNDEN GECEKONDULARA DOĞRU İLERLEYEN FAŞİST TERÖRÜ DURDURMAK İÇİN HALK İLE DEVRİMCİLERİ KAYNAŞTIRACAK ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE GEREK VARDI.İŞTE O ARAÇ HALKEVİ AÇILMASI VE HALKIN ANKARA'DA İLK DEFA KENDİ EVİNİ KENDİSİ YAPAN BİR MAHALLE OLARAK TUZLUÇAYIR,EMNİYETTE Kİ ADIYLA 'KÜÇÜK MOSKOVA' OLDU!....
Mahallede devrimcilerin önderliğinde halkevi açılması için bir kampanya yürütüldü.sözü dinlenir,sevilen doğal,dürüst,güvenilir insanlar,mahalle muhtarlarıyla konuşularak dalga dalga bu düşünce halk içinde yayıldı.gençlerin ve mahalle halkının yaklaşan felaket :'faşizm'e karşı mücadele edebilmesi için bir 'ortak çatı' gerekiyordu.bu güne kadar mahallede kurulan siyasi çizgilerin açtıkları dernekler mutlaka devrimci mücadeleye ivme kazandırmışlardı ama halkı bu işin içine çekme başarısını gösterememişlerdi.halkevi açılması için t.çayır'da yürütülen kampanyaya halkın katılması hem gü,ven duygusunu hem de devrimcilerle halkın bir arada görünme özlemini ön plana çıkarmış coşku zirveye çıkmıştı.bu büyük heycan mahalle içinde murtaza amca'nın evinin altına iki küçük odayı kirasız halkevi için vermesi büyük bir katkı sağladı.yer küçüktü ama coşku ve özlem büyüktü.sokağa taşmamıza rağmen mutluluğumuza diyecek yoktu.eğitim çalışmaları,sanatsal kol etkinlikleri,okuma yazma kursları neticesinde bu küçük halkevi o küçük mekana rağmen hepimizi barındırıyordu.edip cansever'in 'masa' şiirini anımsatırcasına!(!)...

1975-76...HENÜZ ANTİ-FAŞİST MÜCADELE MAHALLELERE SIÇRAMAMIŞTI...

1975-76...HENÜZ ANTİ-FAŞİST MÜCADELE MAHALLELERE SIÇRAMAMIŞTI,AMA MÜCADELENİN SICAKLIĞI ŞEHİRDEN GECEKONDU MAHALLELERİNE YAYILIYORDU YAVAŞ YAVAŞ!...
Faşist MHP'nin gençlik örgütlenmesi olan ülkü ocaklı çeteler cebeci site yurdunu üs olarak kullanarak demirlibahçe,abidinpaşa,kartal semtine kadar bölgeyi kontrol ediyorlardı.devrimciler ise t.çayır abidinpaşa arasında kalan limon sokak ile saimekadın t.çayır arasındaki kartal bölgesini kontrol ederek faşistlerin ilerlemesini durdurmaya çalışıyorlardı.mamak çarşısı o günlerde faşistlerin denetimindeydi.çevresi gecekondularla çevrili olan bu eski semt faşistlerle devrimciler arasında yer yer çatışmalara dönüşüyordu.faşistler ağırlıkla o günlerde şehir merkezlerinde üniversitelere,gecekondu semtlerinde lise ve ortaokullara saldırarak buralarda polis desteğinde etkinlik kurmaya çalışıyorlardı.o sıcak günlerden bir gün abidinpaşa meslek lisesinde devrimci öğrenci Ata Yıldırım faşistler tarafından öldürüldü.meslek lisesi karşısında ise A.Paşa lisesi vardı ve amaçları bu tür terör/cinayetlerle korku salmak ve egemenliklerini ilan etmekti.şehrin merkezinden ortaokul ve liselere oradan gecekondu mahallelerine doğru yayılmaya başlayan faşist tehlike böyle yayılmaya başlıyordu.

1975-1977 ARALIĞI SAFLAŞMANIN VE SİYASİ NETLİĞİN DORUĞA ÇIKTIĞI GÜNLERDİ!..(1)..

1975-1977 ARALIĞI SAFLAŞMANIN VE SİYASİ NETLİĞİN DORUĞA ÇIKTIĞI GÜNLERDİ!..(1)...
Artık derli toplu bir dernek veya oturup tartışacağımız bir yere ihtiyacımız vardı.'sekizinci koğuş' artık bizi kesmiyordu.mahallede siyasi çizgi anlamında pda /h.k olarak 'halkın sülalesi' diye tanımladığımız gruplar erimiş devrimci yol/kurtuluş ve apo/rizgari kürt grupları olarak netlik kazanmıştı mahalle gençliği.bu siyasi ideolojik tartışmalardan-türkiye bazında-devrimci yol kazanımlı çıkmış fiziki ve ideolojik anlamda gücünü duyurmaya başlamıştı.devrimci yol'un tuzluçayır'a yansıması aynı biçimde oldu.mahallede etkinlik bize geçmişti doğal olarak.ülke çapında kurulmaya ve yaygınlaşmaya başlayan ' halkevleri' kurulması dalgası bize kadar ulaştı ve gündemimizi bir anda değiştirdi.halkevi çalışmaları türkiye genelinde olduğu gibi t.çayır'da da 'kitle çalışması'nı başlatmış oluyordu.o günlerde devrimcilere en çok yapılan eleştiri kitle ile bağ kurulmadığı iddiasıydı.bu iddiaa bir anlamda yurt çapında devrimcilere olanak sağlamış bir kanal açılmıştı.1971 öncesi devrimcilerin kurduğu 'kitle' ilişkileri 'halkevi' çalışmalarıyla ete kemiğe bürünüyordu.

SANKİ HİTLER FAŞİZMİNE KARŞI MOSKOVA HALKI VE KOMÜNİST PARTİSİ DİRENİŞ KARARI ALIYORDU!..

DERE YATAĞINA SIĞMAZ OLMUŞ NEHRE DÖNÜŞMEK ÜZEREYDİ.İKİ GÖZ KÜÇÜK ODALI HALKEVİMİZ BİZE DAR GELMEYE BAŞLAMIŞTI.HALK DERE YATAĞININ GENİŞLETİLMESİNE KARAR VERMİŞTİ.KENDİ NEHRİMİZİ KENDİMİZ DOĞAL YATAĞIMIZI GENİŞLETEREK YAPACAKTIK!..O AN KÜÇÜK DERE TAŞTI SOKAKLARA ZAFER,SEVİNÇ KARIŞIMI BİR KARAR DALGA DALGA MAHALLEDE KULAKTAN KULAĞA YAYILMAYA BAŞLAMIŞTI.' KENDİ OLANAKLARIMIZLA HALKEVİMİZİ YAPACAĞIZ!..'...SANKİ HİTLER FAŞİZMİNE KARŞI MOSKOVA HALKI VE KOMÜNİST PARTİSİ DİRENİŞ KARARI ALIYORDU,NE DE OLSA 'KÜÇÜK MOSKOVA'(!)DEĞİLMİYDİK?!.MURTAZA AMCA'YA!....BU KARARLI KAVGA,MÜCADELE İLE YAVAŞ YAVAŞ PİŞEN 'HALKEVİ YAPIM' SÜRECİNİ ANLATMADAN ÖNCE BİZLERE EVİNİN ALTINDAKİ İKİ GÖZ KÜÇÜK ODAYI KİRA ALMADAN BİZLERE VEREN MURTAZA AMCAYI SAYGI VE SEVGİ İLE ANIYORUZ!..YAŞIYORSA UZUN YILLAR SAĞLIKLI BİR YAŞAM,EĞER ARAMIZDAN AYRILDIYSA ANISI ÖNÜNDE SAYGI İLE EĞİLİYORUZ BİZ OĞULLARI VE KIZLARI,ÇOCUKLARI OLARAK!...
O GÜNLERİ ANLATABİLMEK İÇİN BU GÜNLERİ Mİ BEKLEDİK ACABA GİBİ BİR SORU VAR İÇİMDE!..'KENDİ EVİMİZİ KENDİMİZ YAPACAĞIZ!..' ÇIĞLIĞI FAŞİZME KARŞI TUZLUÇAYIR HALKLARININ KARARLILIĞINI ORTAYA KOYUYORDU.AMA BİR YANDAN SİYASİ TARTIŞMA 'SOL' İÇİ İDEOLOJİK AYRIŞMANIN SONUNA GELİNMİŞ SAFLAŞMALAR KESİNLEŞMİŞTİ!...
Sekizinci koğuş,yolağzı,bayram'ın duvarı,gece yarısı başlayan ve sabaha kadar süren yazılamalar,afişlemelerin son demlerini yaşıyorduk artık.daha derli toplu disiplinli,ideolojik olarak kendimizi bilediğimiz,tartıştığımız bir evimiz,haalkevimiz vardı ne de olsa.murtaza amca'nın bizlerden kira almadan verdiği bu iki göz küçük ev abartılı olcak ama t.çayır'da 'devrim ateşi'ni yaktığımız evimiz olmuştu bizim.ailece,kız/erkek,yaşlı bir aradaydık.herkes yaşam içinde ihtiyaç duyduğu eksikliklerini tamamlamak için buradaydı.bizler ideolojik mücadele ve önderlik için,halk okuma yazma kursu için,gençler devrimci mücadele ile tanışmak ve kendilerini yetiştirmek-tiyatro,türkü,koro çalışmaları-için heycanla evden,okuldan geri kalan zamanlarında c.tesi/pazar günleri bu küçük evin önünde büyük kalabalıklar oluşuyordu.sabahtan gece yarılarına kadar buradaydık.halkevinin mahalle içinde olması ve herşeyin halkın gözü önünde olup bitmesi merak ettiği zaman gelip bizleri izlemesi,çocuğunun nereye gittiği konusunda kafalarında en küçük bir tereddütü ortadan kaldırdığı gibi zaten sempati duyduğu devrimcilere ve devrimci mücadeleye güvenleri artıyordu.halk sadece etkinlik değil siyasi çizgileri ve ne düşündüklerini de gözlemleyebiliyorlardı böylece.zaten zayıflayan ve fiziki olarak mahalleden kopan 'halkın sülalesi' grupları dışında gençlik içinde etkin olan devrimciler,apocu'lar,rızgari,kurtuluş grubunun gücü kalmıştı.halkevi yönetimi ise 'devrimci grup'un elindeydi ve diğerleri muhalefet konumundaydılar.apo grubu 'kürdistan' için doğu bölgelerine gidince muhalefet iyice küçüldü.

TUZLUÇAYIR HALKEVİ 1976

HALKEVİ...
seyfettin ülger   04.04.2012  
‎'kara düzen' ve müzik koromuz...tiyatro ve müzik...halkevimizdeydik,evimizde.hasan
tatar'ımız ve bütün yeteneklerini ortaya koyarak bizleri çalıştıran kol sorumlularımız.
hasan hoca müzik koromuzu,adnan hoca tiyatro kolunu çalıştı
yordu ve oyunumuz,'kara düzen'di.halevimiz yapılmış tek katlı betonarme genişçe bir
halkevi'ne kavuşmuştuk yolağzından mahalleye giren ilk sokağın sağında.neşemize
sevincimize diyecek yoktu.diğer siyasi grupların muhalefetine rağmen halk bizimle 
beraber tavır almış bizi desteklemiş ve yönetim halkla beraber tespit ettiğimiz bir yö
netim kadrosuna kavuşmuştu.ilk seçimi almamız bizde büyük bir gurur ve özgüven yaratmıştı.halkevi resmen arı kovanı gibiydi abartısız.nasıl dolduracağız diye düşü
nürken bu defa sığmaz olmuştuk.artık saat saat dönüşümlü çalışıyorduk salon ve odal
larda.halkevi'nin her karesi faaliyetteydi her santimetrekaresi,milimetresi....coşku taşmış sokağa yayılmıştı

KÜRT SORUNU ÜZERİNE..BELGİN AKSOY..

KÜRT SORUNU ÜZERİNE..BELGİN AKSOY...
Buradan eklemek istediğim son şeye gelirsek. Neden devlet kurmamış olmak? 
Tarihte Yunan kültürüne bakacak olursak, Yunan halkı bin yılı aşan tarihi boyunca hep bir imparatorluğun içinde oldu. Hellenistik çağ bir istisnadır, orada dahi ulusal bir Yunan devleti yoktur. Daima Roma'nın eyaleti olmuştur. Bizans ise bir Yunan devleti değil, Roma İmparatorluğu'nun doğuda aldığı biçimdir ve asla kendisini Bizans Devleti olarak tanımlamamışlardır, bürün Bizans İmparatorları Roma Ceaser'ı olarak bilinirler.
Ancak Yunan dili bu iki bin yılı bulan süre içerisinde en önemli kültür taşıyıcısı olmuştur. Incil'in dünyasında bir lingua franca'dır; Yunanca sayesinde İsa ve Paulus'un öğretileri bütün Akdeniz'i sarıp sarmalamıştır. Öncesinde bütün bir pagan bilgisi, felsefe ve bilim Yunan dilinde üretilmiştir. 
Demem o ki, bir devletin dili olmak, belli bir alt yapıyı hazırlar, ama bir dilin kültür dili olması için yeterli bir koşul değildir. Devlete sahip olmamak mesele değildir, mesele bir dili konuşan insanların entelektüel kaygılara sahip olup olmadığı meselesidir. Bir öğrencim bana neden Kürtçe ikinc dili olmasın Türkiye'nin demişti bir defa. "Sence o zaman ben hangi nedenle Kürtçe öğrenme arzusu duyabilirim?" diye sormuştum. Kebapçıda sipariş vermek için mi? Ya da Doğu Anadolu'daki muhteşem iş imkanlarından faydalanmak için mi? Ya da Kürtçe üretilmiş bir bilgiye ulaşmak için mi? Bir Kürt edebiyatını takip edip onun gelişmesini sağlayacak bir eğitimli sınıf oluşmuş mudur? Kürt edebiyatı hangi alemde? BDP millet vekillerinin THY uçaklarında Kürtçe anons istemeleri bana doğrusu gülünç gelmişti. Rüştünü ıspat etmeye çalışan ergen çocuklar gibi davranıyorlar, ancak yaşamla ilgili temel mevzuunun ne olduğunu anlamaktan uzaklar. Zira mesele THY uçaklarında Kürtçe anons olması değil, Kürtlerin kaçta kaçının THY uçağından bilet alabilecek durumda olduğu meselesidir.Bence anons da olsun, olmasın demem, radyo da olsun, televizyon da olsun.Ama kendi burjuva sınıfını yaratıp mevcut sisteme eklemlenecek bir oluşumun içindeler. Yapılan şey bu mücadelede devrimci refleksleri lehine kullanmaktan başka bir şey değil. Sonrasında, sanırım sizinle bu konuda hem fikir olmamız mümkün-, kendi içindeki ezilmişlere sırtını dönen bir sınıf oluşacak.

SEN GERÇKTEN KÜÇÜKTÜN BİZ FAŞİZME KARŞI MÜCADELEYE BAŞLADIĞIMIZDA!.

SEN GERÇKTEN KÜÇÜKTÜN BİZ FAŞİZME KARŞI MÜCADELEYE BAŞLADIĞIMIZDA!..Sen gerçekten küçüktün biz faşizme karşı mücadeleye başladığımızda!..pencere önünde erik ağacı...faşizm,ne bize dayanabildi ne erik ağacına mamak'ta(!)...o,öğrencilik yıllarında hayranı olduğun ve büyüdüğünde hızla terk ettiğin nazım var ya?sadece şiir yazmadı senin o yoz,milli,milliyetçi şairlerin gibi...boğaziçi sırtlarında oturup 'han duvarları'nı çiziktirmedi burjuva hamaset romantizmle!...(!)...kimseye benzemez nazım,hiç kimseye!...moskova'da yatıyor bedeni ama yüreği burada!...diş koruman pekiyi olabilir makyajın kendine bakman,bakımlı olman kadınsı...ama,hal ve gidişin zayıf!..şeytan bile satmaz bunlara ruhunu?..tez seçimin,tezinin onaylanması?...osmanlı'nın göbeğinde şarap içti oryantalistler(!)....sırtına sevinçle geçirdiğin o siyah cübbe?..führer işareti(!)..kanlı bir av şalı gibi asılıydı omuzundan aşağıya inen kırmızı şerit.kırmızı rujlu dudakların?(!)..bir av dönüşü halini andırıyordu mum rengi suratın..." değiştim!.." diyerek ihanet ettin doğrulara.sana beni sevmediğin için değil,saf değiştirdiğin için kızıyorum,faşizmine!...sana kızmadım!...ne demişti baban sana?.." bizim kız sağcı olmuş diyor babam!.."...ben değil!..

ÖNCE YENİÇERİ AYAKLANDI!...

ÖNCE YENİÇERİ AYAKLANDI,ULUFE İSTERÜÜÜÜÜÜÜK!..CENK İSTERÜÜÜÜÜÜÜK!..DİYE YERİ GÖĞÜ İNLETİYORLARDI!..TOPA TUTULDULAR BİR GECE.....
önce yeniçeri ayaklandı," ulufe isterüüüüüüük!...cenk isterüüüüüüük!!.." sesdleri yeri göğü inletiyordu.o güne kadar hazineden beslenen bu başıbozuk takımı kötügün dostuydu demek!(!)..topa tutuldular bir gece uykudayken külliyen temizlendi.yeni bir ordu kurulacaktı yeni dünya düzenine uygun.ne ile ama?..nasıl?..hangi parayla?..el açıldı
zorunlu olarak,başeğildi borçlanıldı küffara!(!)..bir tomar anlaşma imzalandı sözler verildi avrupalıya...sapdöner keserdöner diyordu gavur içinden!..onca sene besle büyüt hesap sorma üçbeş kuruş haraç mezatla idare et göz kulak ol haremine al eş yap çoluk cocuğa karıştır soyunu sürdür o sana bunu yapsın önüne hesap koysun!?...

FRIDA KAHLO!...

FRIDA KAHLO
31.03.2010... 
sen benim frıda'msın!..tutkulu aşkların bilinçli kadını...sanatın ateşi..sönmeyen cinsinden!....
resmin kraliçesi..latin amerika'nın kadın kalbininin sesi..öğrencilerine anlatıyormusun bu yürek
li sosyalist ressam kadını?..o,kendini ve acılarını evrenselliği çizdi tüm çektiği fiziki acılarına
rağmen.lenin r.luxemburg için,her ne kadar onun gibi düşünüp inanmasa da,"o,hareketimizin
kartalı!"demişti.frıda'da bizim sanatımızın batmayan güneşi!..l.troçki'ye aşık olsa da!..ne fark
eder,aşkın ne milliyeti ne düşünsel ayrılıkları vardır.önemli olan inanmak!..

AŞK NEYİ ÇÖZEBİLİR?...

AŞK NEYİ ÇÖZEBİLİR?...aşk neyi ifade eder?...sevgi?..dostluk,arkadaşlık?...hümanizma olmayınca?...evren
sel ilişki?..düşünsel paylaşım?....cinsler,cinsiyetler arası ilişki tek başına çözebilir mi insanlar arasındaki ilişkiyi?...cinsellik,aşk,sevgi?...bunlar düşüncelerimizin algılarımızda beyinsel fonksiyonlarımız da ayrışması parçalanması değilmi dir?...evlilik kurumu örneğin,niçin ve neden gereklidir?...ve neden hemcinsler arası dışlanır da karşı cinsler arası onanır?..hemcinsler arası dostluk,arkadaşlık olur da, evlilik olmaz yasaklanır ayıplanır kim karar verir buna?...bu içi boş kof burjuva düşüncesinden idealizmden başka bir şey değildir!...burjuvazi kendi kurduğu yapılanmayı evlilik kurumu ile ayakta tutmakta ve karşı cinsleri 'evlilik kurumu' adı altında yasallaştırarak,kağıt üzerinde bağıtlamaktadır.düşüncenin yaşı olmaz,düşünce yaşlanmaz!...hücrelerimiz gibidirler yenilerler kendilerini yeni düşüncelerle.sana 'düşünce yaşıtım' dememnin nedeni bundandı.evet!..aramızda oldukça yaş farkı vardı ama düşünsel olarak aynı şeyleri duyup,düşünüp,tartışabiliyor,konuşuyor,yazışıyorduk.onca olumsuzluk yaşamamıza rağmen o yaz senin sorunla başlayan,'milli resim denince ne anlıyorsun?' sorunla aramızda başlayan tartışma?." derin konulara girmeyelim!. " önerinle güncel konular ve senin akademik araştırma konuların ve 'milli resim' üzerine yoğunlaşmaya başlamıştık beraberce.tartışmalarımızın henüz başlarındaydık ve sen benim yazdıklarımdan ikna olmamıştın ki,o güzel emir cümleni söyledin,'kafa patlatmaya devam o zaman!'...o anki mutluluğumu anlatamam!...tekrar yakalamıştık o eski günleri...

HERKES ORADAYDI SEN YOKTUN..ZATEN NE ZAMAN OLDUN Kİ RESMİ KİTAP KURDU?!...

HERKES ORADAYDI SEN YOKTUN..ZATEN NE ZAMAN OLDUN Kİ RESMİ KİTAP KURDU?!...
Gönderme tarihi: 25 Mart 2010 Perşembe 17:28:15 
hınzır hınzır gülüyordu o sevimli haliyle.güzel bir eser çıkarmak lazım ortaya.bana düşen görev seslendirebilmek o anı,ses ver
mek!..çın çın öten sessizlikte...mozart bunları kafasında evirip çevirirken beethoven geldi.zaman zaman kulağını toprağa da
yayarak gelişmeleri izliyordu.duymaya çalışıyordu duymak istediği sesleri her zaman olduğu gibi.yüzüne yansıyan o harika gü
lümseme ile.mutlaka duyuyordu bir şeyler mutlaka!..yoksa sinirden sağı solu dağıtır,bağırır çağırırdı sağırlığını kızdırmak için.
çaykovski geldi,"bu kuğu bambaşka!." dediği duyuldu.heycanı her halinden belliydi elleri kolları sağa sola savrularak şekiller çizerek hareket ediyordu, karşısında büyük bir orkestra varmışcasına.çıkmadı kuğu,tolstoy'un an karanina'sı...çehov'un vişne
bahçesi,mozart'ın türk marşı,zweig'ın acımak'ı,t.more'un ütopya'sı,marx'ın en çok sevdiği shakspear'in sone'leri,engels'in hey
canla izlediği balzac'ın e.grande'si,becket'in godot'yu su!...hiçbiri hiçbiri gelmedi!..herkes kös kös homurdunarak ayrıldı ka
zı yerinden hayalkırıklıklarını arkalarında bırakarak!..isa bir kez daha gerildi çarmıha!..rafael kiliseye eli boş döndü,görmek iste
diği gibi çizmek için cenneti,cehennemi,melekleri...sukutu hayale uğradı herkes!..aniden birdenbire kayboldu kazı yerinden ta
rihi kız!..o sanat eseri..dağıldı o tarihi kalabalık kendi işlerinin başına dönmek üzere.sadece bu serüvenden çaykovski karlı çık
tı son alınan haberlere göre.kazı yerinin yanlış kazıldığı ve bir başka ören yerinde değil bir gölde,adı henüz bilinmeyen bir göle
indiği,en son orada görüldüğü duyuldu kızın.sadece kazı alanında çaykovski kalmıştı,en son o ayrılmıştı ve şans ona güldü bu
haberi sadece o duydu!(!)..

SENİNLE BURJUVA ANLAMDA DEĞİL 'DÜŞÜNCE YAŞITI'YDIK!..

SENİNLE BURJUVA ANLAMDA DEĞİL 'DÜŞÜNCE YAŞITI'YDIK!..işte biz tüm bunlara karşı düşünsel birlikteliğimizi pekiştirmek üzereydik seninle...seninle burjuva anlamda yaşıt değildik,'düşünce yaşıtı'ydık...birşeyler paylaştık pazarlıksız,önyargısız...o burjuva flört saçmalıklarına inat...kız/erkek ilişkileri...cinsiyet/cinsellik...ön koşulsuzdu seninle beraberliğimiz....adını koymasakta,belirlemesekte..kuralsız...yavaş yavaş açılıyordu bilincin,açıldıkça aydınlanan,berreklaşan,billurlaşan biçimde...bir teorem üzerine çalışıyorduk seninle...ismi,'insan ilişkisi'..." ne sizden önce ne sizden sonra bir erkekle sizin gibi dostluğu ve arkadaşlığı paylaşmadım!..neden böyle oluyor anlamış değilim?.." (1989)...o güne kadar sanan anlatılan ve olması gereken ilişkiler 'burjuva insan ilişkileri'ydi,benimle tanıştın 'insan ilişkisi'yle....beraber yarattık seninle,emekle,özveri ve en önemlisi birbirimize açık olmakla...ve 
soru sormuştun sorulması gerekeni," neden böyle oluyor anlamış değilim?..." yaşamıştın ve anlamış değildin henüz!..işte yaratılması gereken karmaşa,içiçe geçme,şüphe?..neden ben bugüne kadar bu adamla yaşadıklarımı bir başkasıyla yaşamadım paylaşmadım?..neden?...seninle burjuva anlamda değil,'düşünce yaşıtı'ydık!...

18 Eylül 2015 Cuma

YAŞANILAN GELİŞMELERİ GÖZ ÖNÜNE ALINCA ...

YAŞANILAN GELİŞMELERİ GÖZ ÖNÜNE ALINCA ŞÖYLE BİR GERÇEKLİKLE YÜZ YÜZE GELİYORUZ.OY ÇOĞUNLUĞUNA DAYALI SİYASAL İKTİDARI ELE GEÇİRENLER BUNUN BİR TÜRLÜ 'GARAÖNTÖR' DURUM OLMADIĞINI ANLAMALARI GEREKİR!..SYRİZA BUNA SOMUT BİR ÖRNEKTİR,HDP'NİN 80 MİLLETVEKİLLİĞİ GİBİ!...
seçim sonuçları sıfır fire ile 'sol/sosyalist' kesimin zaferi ile sonuçlansa bile öncelikle 'sorun'ların çözümü ve sonrasında 'sosyalizm'in kurulması öyle kitabi bir yol izlemeyecektir.bu duruma en güzel açık örnek 1974 şili allende iktidarıdır.allende'nin o günlerde siyasal zaferi sosyalist dünya ve kamuoyunda büyük heycan yaratmış,'demokratik yoldan sosyalizm'i savunan taraflarca tezlerinin doğruluğu anlamında ideolojik sevinçle karşılanmıştı.yarı sömürge ülke olan şili'de 'demokratik soyalizm2 gibi bir ütopyanın gerçeğe dönüşmesi en az 1917 rus devrimi,çin,küba devrimi kadar anlamlıydı.biz bu sevincin kırıntısını 1965 seçimlerinde türkiye işçi partisinin aynı ideolojik çerçevede savunduğu sosyalizm düşüncesinin 15 milletvekili ile parlementoya girmesiyle yaşamış bu sevincimiz 12 mart ask.faşist darbe ile tuz buz olmuştu(!)..allende'nin inancı ve kararlılığı şili'de sosyalizmin yaşamasına yetmedi.zengin bakır madenlerinin ve diğer işletmelerin devletleştirilmesi şili burjuvazisini ve başta abd,emp./kapt bloku telaşlandırdı.şili'de tutuşacak bir ateş koca latin amerika kıtasını tutuşturabilirdi.devrimcilerin allende'yi bazı radikal kararlar alması konusunda uyardılar ama sonuç alamıdlar.abd ülkede ordu içinde tezgahladığı 'darbe' pilanını ünlü 'kamyoncular grevi' ile başlattı ve ülkeyi bu tür 'sarı grev'lerle felç etti,'sosyalizm' düşüncesini pratik uygulamalarla işlevsiz hale getirdi.alende ise inanc/söylem kararlılık gücünü kullanarak bu faşist tezgahı kırmaya çalışsa da başarılı olamadı ve bir gün başkanlık sarayında kuşatıldı.teslim ol çağrılarına silahla karşılık verdi baskın sonucu öldürüldü.bu durumun oldukça hafifletilmiş şeklini yine ne tesadüf 1974 yılında ecevit hükümetinin tusiad'ın gazetelere verdiği ilanlarla düşürülmesini anımsattı.

SYRİZA'NIN EKONOMİK TALEPLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ,HDP'NİN SOSYAL/SİYASAL TALEP VE ÖNERİLERİ İFLAS EDİNCE ...

SYRİZA'NIN EKONOMİK TALEPLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ,HDP'NİN SOSYAL/SİYASAL TALEP VE ÖNERİLERİ İFLAS EDİNCE NE GARİPTİR Kİ İKİ ÜLKEDE 'ERKEN GENEL SEÇİM' KARARI ALINMIŞTIR!..YALNIZ BİR FARKLA,SYRİZA 'DEMOKATİK' YOLDA ISRAR EDERKEN TÜRKİYE'DE EGEMEN GÜÇLER 'SAVAŞ/İÇ SAVAŞ' FORMÜLÜNÜ SÜRMÜŞLER BUNA KARŞI PKK 'HODRİ MEYDAN' DİYEREK ÇATIŞMA ORTAMI ALEVLENMİŞTİR!..
türkiye ve yunanistan için 'çözüm' şartları bütün bu olumsuz koşullara rağmen varmı dır?..mutlaka 'çözüm' yolları açıktır fakat burjuvazinin bir çok taviz içeren bir anlaşmaya veya proğrama 'evet' diyeceğini ummak saflıktır.gerek parlemento içinde gerekse dışında bu güne kadar ne konuşulup ne konuşulmadığı veya erdoğan'ın gülen cemaati için itiraf ettiği,"ne istediler de vermedik" türü bir sürtüşme sonucu mu acaba masa devrildi diye sormakta bir sakınca yoktur sanırım?..yunanistan içinde bulunduğu borç batağından ancak,çıkmak anlamında değil ama ötelemek anlamında bu yükü uzun vadeli emekçi halk yığınlarının sırtına yüklemekle,kemer sıkma politikalarıyla erteleyecekti ve syriza bunu 'sosyalist' kimliği nedeniyle reddetti ve ipler koptu.türkiye'de ise faşist erdoğan kliği onca yıldır sürdürdüğü apo ile hdp arasında mekik diplomasinden sonuç alamayacağını anlayınca bu bağı kopardı ve hdp'yi cezaklandırmak için 'kürt sorunu yoktur' çerçevesinde inkar politikalarına,resmi faşist katliam operasyonlarına tekrar döndü:ilk seçim akp/erdoğan faşist kliği paniğe uğrattı ve cezalandıracağını umduğu hadp düzenin diğer ırkçı faşist partisi kadar oy aldı aynı sayıda millevekili kazanarak siyasal arenada şok etkisi yaptı.syriza ise referandum zaferine rağmen sorunu çözemedi ve kendi içinde btünlük sağlamak,diğer partilere karşı öz gücünü ispatlamak için erken genel seçime gitmek zorunda kaldı.

HDP İLE SYRİZA BAZI FARKLILIKLARA RAĞMEN BİRBİRLERİNE BENZEMEKTEDİRLER.!..

HDP İLE SYRİZA BAZI FARKLILIKLARA RAĞMEN BİRBİRLERİNE BENZEMEKTEDİRLER.SİYASAL ARENADA SON DURUMLARI İLGİNÇTİR.SYRİZA EKONOMİK,HDP SOSYAL/SİYASAL SORUNLARI ÇÖZEMEMENİN SIKINTISI İÇİNDEDİRLER NEDEN?...
syriza ve hdp gelişmekte olan ülkelerin(!) ezilen,sömürülen,ağır dış borç ve ekonomik/siyasal krizlerle iç içe yaşanılan ve bir türlü köklü çözümlere ulaşamayan ülkelerin partileri olma özelliklerini gösteriyorlar.syriza/hdp farklı siyasal angajmanlarla siyaset yapsalar da ortak yanları 'sol/sosyalist' söylem ve önerilerle beslenmiş partiler.hdp'nin 'sosyalist' kimliği 'milliyetçi'lik karşısında baskın olmamasına rağmen sol/sosyalist kesim ve 'sosyalis' kimlikli insanların parti içinde bulunmaları göze çarpan benzerlikler.hdp bu gün sorunun çözümünü 'eşit yurttaşlık' temelinde 'kürt' halkının 'özgürlük' sorunu olarak değerlendiriyor ve 'anayasa' güvencesi temelinde garantörlük istiyor.syriza ise var olan borçlanmaların halka ait olmadığını,bunu ödemek istemediklerini bu borcun kapitalist/emperyalist başata almanya'nın ödemesi gerektiğinin altını çiziyor ve bu anlamda refarandumu kazanıp yunan emekçilerini ikna etmesine rağmen emp./kapitalistleri ikna edememsi sonucu istifa etmek ve erken genel seçime gitmek zorunda kalıyordu.

ÖZGÜRLÜK SORUNU EKONOMİK ALTYAPI SORUNU İLE ÇÖZÜLEMEDİĞİ SÜRECE 'SİYASAL/SOSYAL' KRİZLERİN ÇIKMASI NORMALDİR!..

ÖZGÜRLÜK SORUNU EKONOMİK ALTYAPI SORUNU İLE ÇÖZÜLEMEDİĞİ SÜRECE 'SİYASAL/SOSYAL' KRİZLERİN ÇIKMASI NORMALDİR!..İŞTE YUNANİSTAN ÖRNEĞİ KARŞIMIZDA DURUYOR!..
yunanistan sorunu elbette bir 'kürt sorunu' ile kıyaslanamaz.bizm ve bizim gibi ülkelerin(şimdiki yumuşatılmış ismi gelişmekte olan ülkeler(!)..)sorunları ağırlıkla 'ekonomik' yetersizliklerin beslediği 'siyasal/sosyal' sorunlardır.bu sorun yunanistan'da 'dış borç',ülkemizde 'dış borç'un yükselmesi,katlanmması veya bu tür ekonomik yetersizlikler sonucu ülke ekonomisinin 'eşit/istihdam' gibi can alıcı gelişmelerin eşitsizliği sonucu batı ile doğu'nun arasındaki makasın giderek açılması ile sonuçlanmaktadır.yunanistan uygarlık ve medeniyetin yapı taşlarını oluşturmuş bir ulus olmanın ötesinde ekonomik altyapı olarak bizim ekonomik durumumuzdan pek farklı değildir.yunan ülke ekonomisi borç batağında olan adeta dış yardımlarla avrupa birliğinden geçinen bir ülkedir.çipras dahi büyük bir 'umut'la sol dalganın enerjisiyle oy patlaması yapıp iktidara gelmesine rağmen ülkenin içinde bulunduğu kötü ekonomik şartlar ülkeyi yeniden sonu belli olmayan bir kaosa sürüklemiştir.

DOĞU/G.DOĞU'DA FEODALİZM TASFİYE OLMADIĞI SÜRECE KÜRT SORUNU ÇÖZÜLEMEZ!..

DOĞU/G.DOĞU'DA FEODALİZM TASFİYE OLMADIĞI SÜRECE,KAÇAKÇILIK/MERDİVENALTI/MEVSİMLİK İŞÇİ GİBİ EGEMEN BİR EKONOMİNİN BELİRLEYİCİĞİ ÇÖZÜLMEDEN 'KÜRT SORUNU' ÇÖZÜLEMEZ!.
'kürt sorunu' sadece 'siyasal' bir 'sorun' değildir.evet,ülkenin doğu/g.doğusunda fırsat eşitliği,ekonomik yatırım,siyasal kimlik,özgürlük gibi olguların kısıtlı olması bir yana kürt halkının yaşam koşullarının hala 'feodal ekonomi'ile sürdürmesi ve büyük toprak sahiplerine bağımlı yaşaması bu gün kürt sorunu olarak dillendirilen sorunlar gerçekçi olmamakta kürt halkının somut yaşam taleplerini karşılamamaktadır.

BİR ANLAMDA BU GÜN KANGREN OLMUŞ OLAN 'KÜRT SORUNU'NUN ÇÖZÜMÜ ?..

BİR ANLAMDA BU GÜN KANGREN OLMUŞ OLAN 'KÜRT SORUNU'NUN ÇÖZÜMÜ ÜLKENİN DOĞU/G.DOĞU'DA ETKİN OLAN 'FEODALİZM'İN TASFİYE OLMAMASI VEYA SANCILI BİÇİMDE BU İŞLEMİN YÜRÜMESİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR.
'feodalizm' bizde 'ümmet' düşüncesine,batı toplumlarında kilise/derebeyi ikilisine denk düşmektedir.doğu/g.doğu'da 'millet/milliyet' gibi kapitalizme özgü kavramların dillendirilmesi,kapitalist ilişkilerin yaşandığı batı kesimine göre oldukça imkansızdır.ekonominin iki etken alanından birisi olan 'tarım' alanı,doğu illerinde aşiret/ağa sultası,özel mülkiyetindedir.geri kalan üretim alanlarının reformize edilmesi veya makinalaşması zordur.devlet buraların ekonomik alanlarını canlandırmak için yürüttüğü 'teşvik pirimi/teşvikler' yine suyun başını tutan büyük toprak sahipleri tarafından yutulmaktadır.doğu/g.doğu'da yoksul köylülük,mevsimlik işçilik,büyük toprak sahiplerinin kontrolünde yapılan her türlü sınır ötesi kaçakçılık doğu/g.doğu bölge ekonomisini ülke ekonomisinden koparmaktadır.çünkü burada gelişen ekonomi tamamen kayıt dışı,merdivenaltıdır.

TÜRKİYE'NİN SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?..VEYA NEDEN ÇÖZÜLMEZ?..

TÜRKİYE'NİN SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?..VEYA NEDEN ÇÖZÜLMEZ?..
bizim ve bizim gibi ülkelerde yönetimler dışa bağımlı işbirlikçi hükümetler biçiminde oluştuğu için,her ne kadar seçimler yapılsa dahi oluşan parlemento halkın seçtiği kişilerden oluşmasına rağmen,ülke dış güçlerin(emp./kapt.sistem)kontrolünde yürüdüğü için halkın insiyatifi veya parlementonun özgürlüğü söz konusu olamaz,bağımsız kararlar veremezler.bu duruma sayısız örnekler verilebir(nato,ımf ve diğer emp./kapt.kuruluşlar).demirel'in,türkiye'de üs yok tesis var demesi dış güçlerin varlığını tamamen kapatamadığı için çarpıtma yoluna gitmesi,açıklaması tipik bir örnektir.12 mart ve 12 eylül ask.faşist darbelerin 'bizim çocuklar' olarak algılanması ve tanınması olayın diğer çarpıcı yönüdür.1923-50 arası yaşanan(birinci-ikinci dünya savaşı arası kargaşa)göreceli bağımsızlık fazla devam edememiş ülke yeniden 1950 itibariyle nato ve emp.ask.paktlara girmiş üye olmuş,marshal/truman doktrini ile dış sermaye akınına uğramaktan korunamamıştır."her mahallede bir milyoner yaratacağız' veya 'türkiye'yi küçük amerika yapacağız' vaazları boşa söylenmiş sözler değildir.ülkenin üstyapı kurumlarının 'feodal' yapılardan(sultan,şeyhülislam,sadrazam,şeriat hukuku gibi)temizlenmesine rağmen(biçimsel uygulamalar)altyapı da 'feodalizm'in temizlenmemesi sonucu üretim yarı-kapitalist biçimde çarpık gelişmektedir.

TÜRKİYE'NİN SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?

TÜRKİYE'NİN SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?..VEYA NEDEN ÇÖZÜLMEZ?...BU ÇELİŞKİLİ DURUM ÜLKEMİZDE KAF DAĞI MASALI OLAN 'DEMOKRASİ'NİN BİR TÜRLÜ 'MUTLU' SONLA BİTMEMESİNİ KIŞKIRTMAKTADIR!...
türkiye'nin öncelikle osmanlı imp.kalma kalıcı/yıkıcı sorunları var.bunların başında bir türlü çözülüp tasfiye edilemeyen 'feodalizm',ikincisi buna bağlı olaral 'milliyet/milliyetçi'lik düşmanlığı.asıl sorun ise kapitalist ilişkilerin içsel dinamikler yerine dışsal müdahalelerle yürütülmesi.üretimin ithal ikameci bir yapı içinde sürdürülmesi sonucu dışa bağımlı ekonominin giderek tıkanması,sermaye dolaşımının dışa bağımlı olması sonucu doların giderek zirveye oturması.tüm bu sorunları topladığımızda 'demokrasi' denilen kaf dağı masalının bir türlü mutlu sonla bitmemesi bizleri 'kaos','terör','anarşi' olarak yaşadığımız somut hastalıklarla uğraşmamıza neden olmaktadır.

BURJUVA İDEOLOJİSİ 'BİLİM/TEKNOLOJİ'DEN FAYDALANDI VE BU UNSURLARI KAPİTALİST SÖMÜRÜ İÇİN KULLANDI

BURJUVA İDEOLOJİSİ 'BİLİM/TEKNOLOJİ'DEN FAYDALANDI VE BU UNSURLARI KAPİTALİST SÖMÜRÜ İÇİN KULLANDI.BURJUVAZİ 'BİLİM/TEKNOLOJİ'Yİ KİTLELERİN KULLANIMINA SINIRLAMALAR HATTA YASAKLAMALAR GETİRDİ!..MARKSİZM İSE TAM TERSİ,İNSANLIĞIN 'ORTAK' MALI OLAN 'BİLİM/TEKNOLOJİ'Yİ KİTLELERİN KULLANIMINA VE YAŞAM ARAÇLARININ ÇOĞALTILMASI İÇİN ÖN AYAK OLDU!..MARKSİZM A)VOLANTARİZM B)DETERMİNİZM OLARAK SORUNLARI AYRIŞTIRIR VE BU ANLAMDA 'BİLİMSEL'DİR!...
evet,feodalizmi yıkan ve yerine yeni bir düzen(kapitalizm)yerleştiren burjuvazidir.'reform/rönesans' değişimleriyle toplumsal yapının 'üstyapı' kurumları kökten(devrimci) değişime uğrarken,sanayi/tarım alanlarında makinalaşma ile yeni bir üretim biçimi yerli yerine oturtulmuştur.bu açıdan bakıldığında burjuvazi 'devrimci'dir.marx bu durumu 'yapıcı','yıkıcı' etki olarak açıklar.burjuvaziyi ateşleyen ne bilimsel keşifler,icadlar,makinalaşmadır.tüm bu yenilikleri benliğinde toplayarak bu buluş ve bilimsel verileri 'üretim'e yönlendiren 'insan' unsurudur.marksizm bu durumu volantarizm(-İstencin eğitimini eğitimin başlıca amacı olarak kabul eden ve bu nedenle öğretimde kuramsal bilgiler yerine istenci güçlendirici gönüllü iş ve etkinliklere önem verilmesini isteyen eğitim görüşü)determinizm olarak ayrıştırır.Determinizme göre,Günlük hayatta aldığımız kararlar, düşüncelerimiz, eylemlerimiz , ahlaki tercihlerimiz belirlenmiş ve kesin kurallar içerisindedir. Özgür irade yanılsamadır. Bize özgü sandığımız hareketlerimiz sadece bilimsel yasaların işleyişidir. İnsanın iradesi nedenler zinciri ile gelişen bir durumdur ve bu durumda insanın etkisi yoktur. Sadece nedenler ve sonuçlar vardır. Bu sebepten nedensellik ilkesi determinizmin temel taşıdır.vikipedi)...nedensellik/iradi müdahale bu anlamda öne çıkar.burjuva düşüncesinde ise deney/gözlem/sonuç ilişkisi üzerine yoğunlaşan çalışmalar 'bilimsel' değerinden öte sermaye/üretim alanı çeçevesinde değerlendirilir.burjuva düşüncesi kendiliğindenci,reformcu kareketeri savunurken,marksizm olaylara iradi müdahale,sorunlara ise ayrıştırıcı,neden/niçin gibi ayraçlara ayırarak sonuca gider ve bu anlamda marksizm burjuva ideolojisine göre 'bilimsel'dir.burjuvazi ise 'bilim'i kullanır,bilimden yararlanır sonuca gider.

MARKSİZM VE İNSAN!..

MARKSİZM VE İNSAN!...KAPİTALİZM 'İNSAN'I SÖMÜRÜ MEKANİZMASINA GÖRE EĞİTİR.SOSYALİZM İSE 'İNSAN'I TOPLUMSAL YAPININ YÖNLENDİRİCİSİ OLARAK GÖRÜR!...
marksizm sadece 'ideolojik' bir konuma sahip değildir.burjuva ideolojisine karşı alternatif bir yönetim biçimi olmasının yanında 'insan' unsuruna önem vermesi ve onu toplumsal yapının önemli bir parçası ve yönlendiricisi olarak görmesi bu anlamda 'insan'ı donanımlı bir 'birey' olarak geliştirip,yetkinleştirmesini önüne bir görev olarak görür.evet,'birey/kişi' gibi insanı tanımlayan öğeler 'burjuva devrimleri' sonucu ortaya çıkmıştır ama özgürlük/hak ve tanımlamalar burjuva eğilimlere göre düzenlenmiştir.burjuva düzende özgürlükler,feodal döneme oranla baskısız gibi görünebilir ama,çalışma süresi,ücret politikası,insanca yaşam gibi temel gereksinimler için insanlık tarihi en az spartaküs isyanları kadar tanıklık etmiştir.

16 Eylül 2015 Çarşamba

ERDOĞAN ABDÜLHAMİT GİBİ MECLİSİ KAPATMAYI GÖZE ALAMAYINCA!..

ERDOĞAN ABDÜLHAMİT GİBİ MECLİSİ KAPATMAYI GÖZE ALAMAYINCA 'DEMOKRATİK' KURUMLARA YAPTIĞI ATAMALARLA BURALARI ELE GEÇİRDİ.(TSK,YARGI,EĞİTİM,MİT,EMNİYET TEŞKİLATI,YÖK,TRT,TUBİTAK)SON SEÇİM KARARI İLE TBMM Yİ BY-PASS ETTİ.GERİYE EN BÜYÜK RÜYASI OLAN 'BAŞKANLIK SİSTEMİ' KALDI Kİ BU DA ABDÜLHAMİT'İN 'DARBE'Cİ KAREKTERİYDİ!..
bakın abdülhamit döneminde neler olmuş,"Balkanlarda karışıklıklar ve uluslararası ortam,Sırbistan ve Karadağ ile savaş (1876-1878),1877-78 Türk-Rus Savaşı (93 Harbi),Bosna Hersek ve Yenipazar'ın Avusturya tarafından işgali (1878)
Kıbrıs'ın İngiltere tarafından işgali (1878)
Tunus'un Fransa tarafından işgali (1881)
Borçların ödenemez hale gelmesi ve Borçlar İdaresi'nin (Düyun-u Umumiye) kurulması (1881)
Yunanistan'ın Teselya'yı ilhakı (1881)
Mısır'ın İngiltere tarafından işgali (1882)
Somali'nin İngiltere tarafından işgali (1884)
Habeş Eyaletinin İtalya tarafından işgali (1885)
Şarki Rumeli'nin Bulgaristan tarafından ilhakı (1885)
Makedonya'da tedhiş hareketleriErmeni isyanları (1891-1895)II. AbdülhamidBerlin Antlaşması, Doğu Anadolu'daki Ermenilerin Rus himayesine yönelmelerine engel olmak amacıyla, Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu bölgedeki Ermenilerin durumunu düzeltmeye yönelik bir dizi reform yapmasını talep etti. Abdülhamid yönetiminin bu reformları ertelemesi ve bölgedeki Kürt aşiretlerini muhtemel bir Ermeni isyanına karşı silahlandırma yoluna gitmesi üzerine Ermeniler arasında devrimci ve milliyetçi örgütler güç kazandı. 1887'de Maraş'a bağlı Zeytun'da, 1891'de ise Siirt'e yakın Sason'da Ermeni devrimci örgütlerince desteklenen direniş hareketleri başlatıldı. 1895'te bu olayların ülke çapında bir ihtilale dönüşmesi olasılığının doğması ve İstanbul'da Ermeni örgütlerinin Kumkapı'da Batı kamuoyunu etkilemeye yönelik bir ayaklanma düzenlemesi üzerine Kâmil Paşa hükümeti tarafından Anadolu'da Ermeni topluluklarına yönelik sert bastırma tedbirleri alındı. IV. Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa, Ermeni isyanını bastırmakla görevlendirildi. Doğuda Kürt aşiret reisleri Hamidiye Alayları adı altında düzensiz milis birliklerinde örgütlendi. 1895 yazında tüm Anadolu taşrasında gerçekleşen kanlı olaylar Batı kamuoyunda genellikle Hamidiye katliamları olarak adlandırıldı ve liberal Avrupa basınında Abdülhamid aleyhine şiddetli bir kampanya başlatılmasına sebep oldu.Yunanistan ile savaş (1897)[değiştir | kaynağı değiştir]Girit'e özerklik verilmesi (1898)Kuveyt'in özerklik kazanması (1899)Suudi Arabistan'ın kurulması (1902)Yemen İsyanı (1905)[değiştir | kaynağı değiştir]İkinci Meşrutiyet (1908)[değiştir | kaynağı değiştirBulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etmesi (1908)Avusturya'nın Bosna-Hersek'i ilhak etmesi (1908)Girit'in Yunanistan'a katılma kararı (1908).VİKİPEDİ.."...abdülhamit tüm bu yaşanan kargaşalık ortamında meclisi feshedip muhalefetten kurtulmaya çalıştıysa da başaramadı.çareyi erdoğan gibi saraya kapanmakta buldu.

NEDAMET GETİRİP 'MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIK' İTİRAFI SONUCU İKTİDARA GELEN ERDOĞAN

NEDAMET GETİRİP 'MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIK' İTİRAFI SONUCU İKTİDARA GELEN ERDOĞAN'IN YILLAR SONRA BU DENLİ TEHLİKELİ POLİTİKALARA SOYUNACAĞI KİMİN AKLINA GELİRDİ?..
ecevit koalisyon hükümetinin iflas etmesinin arkasından ortaya çıkan kriz erdoğan ve ekibinin yaşlanan erbakan'a karşı yeniden yapılandırılmasıyla 'ılımlı islam' projesi kapsamında 'ideolojik' olarak yenilendi ve siyaset sahnesine sürüldü.abdülhamit türü bir politik çizgi izleyen erdoğan,batı'ya karşı 'demokratik/muhafazakar' bir çizgi,doğu'ya karşı ise 'ılımlı islam' havası yaratarak islam dünyasının liderliğine soyundu.emp./kapt.sistem erdoğan'ı 11 eylül saldırılarına karşı panzehir olarak kullandı.erdoğan ortasoğu ülkelerine hem kişisel,hem örnek türkiye, 'demokrasi' biçimi olarak sunuldu propogandalar yapıldı.erdoğan'ı kişisel,politik olarak şişiren emp./kapt.blok ortadoğu savaş politikaları kızışınca erdoğan bu fırsattan yararlanarak suriye politikasında aktif rol almak istedi.süreç içinde erdoğan'ın bu hayali kabusa dönüştü.suriye'nin uluslararası arenada yalnız olmadığı rusya/çin tarafından desteklendiği,korunduğu gündeme gelince erdoğan şok oldu ve abd tarafından dizginlenmeye başlandı.ülke içi iktidar savaşında başbakanlıkla yetinmeyen erdoğan önce tsk,sonra mit/emniyet/yargı ve bürokrasi kurumlarında cadı avı başlattı.demokratik kamuoyu ve muhalefete ise baskı/zor uygulayarak hak ve özgürlükleri budadı.

İSLAM İNANCININ HIRİSTİYANLIK KARŞISINDA GERİ KONUMDA OLMASI?..

İSLAM İNANCININ HIRİSTİYANLIK KARŞISINDA GERİ KONUMDA OLMASI A)MERKEZİ YAPILANMASININ OLMAMASI B)İSLAM'IN REFORM GEÇİRMEMESİ SONUCU KAPİTALİZME EKLEMLENMESİNDE SORUN ÇIKMASI.BORSA BAŞKANININ 'İSLAMİ KURALLARA GÖRE BORSA OLACAK' FETVASININ ALTINDA YATAN NEDEN BU!..
'para'nın kullanılması öncesi ekonomi 'ürün' takası şeklinde işliyordu.pazara getirilen fazla ürünler ihtiyaç oranına ve malın değerine göre takas ediliyordu.kapitalist ekonomi 'kar' marjına göre şekillenir.feodal ekonomi ise 'ürün' fazlası.stokçuluk,karaborsa feodal üretim tarzının tipik özellikleridir.'para'nın ekonomi de devreye girmesiyle bu 'fazla ürün' 'para'ya dönüşmüş ve 'faiz' kavramı gündeme gelmiştir.ürün fazlasını paraya çeviren büyük toprak sahipleri veya tüccarlar bu defa 'para' satmaya,paranın dolaşımını kontrol etmeye başlamışlardır.islam inancı reform(değişim)geçirmediği için 'mülk allahın' düsturu geçerlidir ve ticaret yasaktır.ticaret yasak olunca buna bağlı olarak 'özel mülkiyet','sermaye birikimi' gibi pre-kapitalist unsurlar islam coğrafyasında gelişmemiş,ticaret yabancıların elinde kalmıştır.

EĞER 'CUMHURİYET' İLAN EDİLMESEYDİ?..

EĞER 'CUMHURİYET' İLAN EDİLMESEYDİ EMP.İŞGAL SONRASI TEOKRATİK DEVLET YERİNDE KALSA 'HALİFE'LİĞİN DİNİ MİSYONU ÇERÇEVESİNDE OSM.İMP.YENİDEN DİZAYN EDİLİP FIRINA SÜRÜLSE NE OLURDU?..
ekonomik/sosyal açıdan oldukça batı toplumlarının gerisinde olan islam ülkeleri ya 'petrol/doğalgaz' gibi yeraltı zenginlikleriyle(suudi krallıklar,iran) empç/kapt.bloka tutunuyorlar veya 'diktatör' eğilimlerini güçlendirerek iktidarda kalıyorlar(afrika ve diğer müslüman ülkeler).türkiye'de ise böylesi bir yeraltı kaynaklarının zenginliğinden dolayı gelir yok.artı,sanayi/tarım sektörü teknolojik gelişmelerden uzak.sosyal yapı yarı feodal,islami,modern yaşam tarzları arasında rüzgara göre sallanan toplumsal bir yapı çiziyor.suudi kralları islami dünyanın 'kabe'si topraklarında olduğu için tartışmasız lideri.bunun dışında 'dini'liderlik,daha doğrusu islam aleminin,batı'da hıristiyan dünyasında olduğu gibi 'ruhani' lider 'papa'dan yoksun.

ÇOK AÇIK GÖRÜLÜYOR Kİ YÜZYIL SONRASINDA YENİ T.C,OSMANLI POLİTİKALARINI SÜRDÜRÜYOR!..

ÇOK AÇIK GÖRÜLÜYOR Kİ YÜZYIL SONRASINDA YENİ T.C,OSMANLI POLİTİKALARINI SÜRDÜRÜYOR!..BUNUN SOMUT ÖRNEĞİ ABDÜLHAMİT HAYRANI ERDOĞAN!.ABDÜLHAMİT MECLİS KAPATMIŞTI,ERDOĞAN İSE 'SİVİL DARBE' YAPTI PARLEMENTOYU HİÇE SAYARAK CHP'YE GÖREV VERMEDİ YENİDEN SEÇİM İLAN ETTİ!..
zaten bize 'demokrasi' fermanlarla gelmiş,fermanlarla gitmiştir.1.meşrutiyet'in ilanı avrupa'nın osm.imp.zorla giydirilmiş bir deli gömleği olduğu çok açıktır.resmen avrupa müslüman mahallesinde 'demokrasi'(!) satmaya çalışmıştır.1876 yılında gülhane fermenı ile başlayan 'demokrasi' maceramız bu günlere kadar gelmiştir.geçmişte 'ferman'ın yerini günümüzde 'darbe','sivil darbe' almıştır.abdülhamit'in batıya karşı 'denge',doğu toplumlarına karşı islamcı(aynı zamanda halife)yaklaşımlar içinde olması bize bu günün tipik erdoğan politikalarını anımsatıyor.batı'ya karşı 'demokratik' ve 'avrupa birliği' yanlısı gözüken erdoğan içeride ve doğu toplumlarına karşı 'islamcı',köktendinci stratejiler izleyerek emp./kapt.blok güvencesinde,ılımlı islam içerikli 'örnek ülke/örnek lider' görünümünü zirveye taşıdı.

ABDÜLHAMİT'İN POLİTİK UYGULAMASI VE ERDOĞAN!..

ABDÜLHAMİT'İN POLİTİK UYGULAMASI "Batı'ya karşı dengeci, Doğu'ya karşı İslamcı politikalar izlemiş, ülke içinde mutlakiyeti güçlendirmiştir.1876-1909..VİKİPEDİ"...ERDOĞAN'IN GENEL ÇİZGİ ANLAMINDA UYGULAMALARINA BAKILDIĞINDA ABDÜLHAMİT HAYRANLIĞI ÇOK AÇIK GÖRÜLÜR!..
dikkat ederseniz bizim 'abdül' iktidara getirilirken adeta 'demokrasi'nin teminatı olarak emp./kapitalist sistem tarafından allanıp pullandı.erdoğan'ın ağzından artık 'milli görüş'çü değil,emp./kapt sistemin ve 'demokrasinin teminatı olacağı sözü ilan edildi.bu duruma en güzel örnek 1876 gülhane fermanının sadrazam reşit paşaya okutulması gösterilebilir.zaten osm.günümüze siyasi/ekonomik/sosyal politikalar emp./kapt.sistem tarafından böyle,yukarıdan aşağıya giydirilmiştir.bu kısa anımsatmadan sonra hikayemize devam edelim.erdoğan'ın bu şekilde swnwryosunun yazılıp sahneye konulmasıyla ecevit koalisyonunun istifası sonucu yapılan ilk genel seçimlerde burjuvazi tarafından tasfiye edilen eski 'milli görüş'çü yeni 'demokratik' kadro erdoğan başkanlığında AKP olarak iktidara geldi.

ERDOĞAN DEDESİ ABDÜLHAMİT'İ ARATMIYOR(!).

ERDOĞAN DEDESİ ABDÜLHAMİT'İ ARATMIYOR(!)..'KIZIL SULTAN' KAVUĞU ERDOĞAN'A ÇOKTAN GEÇTİ BİLE!(!)..DİĞER BİR GEÇİŞ VE ERDOĞAN'A KALAN MİRAS İSE BU GÜN 'FAŞİZM' OLARAK TANIMLADIĞIMIZ YÜZ KARASI İNSANLIK DIŞI UYGULAMALARDIR!..
osmanlı'nın son dönemleri oldukça sıkıntılıydı.toprak kayıplarına karşın(eflak/boğdan,yunanistan,mısır...)imp.içinde yükselen 'millet/milliyetçi'lik akımlarrına karşı 'millet' düşmanlığı ve imp.içinde bulunduğu pısırık duruma karşın yükselen seslere karşı abdülhamit meclisi dağıtacak ve yaklaşık 40 yıl ülke zulüm/işkence/jurnal/sansür içinde yönetilecekti.bu yönetim biçimi oldukça kanlı geçtiği için abdülhamit 'kızıl sultan' olarak tarihe yüz kararsı olarak geçti.(II. Abdülhamid (Osmanlı Türkçesi: عبد الحميد ثانی `Abdü’l-Hamīd-i sânî- d. 22 Eylül [1] 1842 – ö. 10 Şubat 1918), Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halifesidir. Bunalımlı bir dönemde tahta çıkan Abdülhamid, Batı'ya karşı dengeci, Doğu'ya karşı İslamcı politikalar izlemiş, ülke içinde mutlakiyeti güçlendirmiştir.1876-1909..VİKİPEDİ).

14 Eylül 2015 Pazartesi

AKP NASIL BİR PARTİ?..

AKP NASIL BİR PARTİ?..DİNCİ,KÖKTENDİNCİ,LİBERAL,SAĞCI,FAŞİST?..AKP GÜNÜMÜZDE YUKARIDA SAYDIĞIMIZ KAVRAMLARI PROĞRAMINDA TOPLAYAN BİR PARTİ KONUMUNDADIR!..
AKP,sıradan bir parti değil.ideolojik olarak burjuva çizgisinin köktendinci kanadını oluşturan,önceleri takunyacılar olarak bildiğimiz,sonra anahtar simgesi ile necmettin erbakan liderliğinde siyasi arenada yerini alan bir parti ve küçümsenmeyecek biçimde dindar kesimin tercihleri doğrultusunda politika yapan bir örgütlenme.her şeyden önce akp ne bir adalet/d.yol/anavatan/demokrat parti.en az mhp kadar tabanda yer edinmiş ve günümüze kitle partisi olma yolunda gelmiş bir parti.bu güne değin,chp dışında sol,sosyal demokrat türev kullanan partiler eriyip kayboldularsa,bu gün sağ/liberal çizgide gördüğümüz türev partiler aynı şekilde kayboldular ve akp potasına aktılar.bu potadan doğal olarak mhp ayrıldı.çünkü akp dini söylemlerin ideolojik göstergesi ise,mhp milliyet/milliyetçilik söylemlerinin göztergesi olmuş bir parti.geçmişte din/milliyet gibi öne çıkan kavramları tek bir parti bünyesinde toplayabiliyordu.örneğin AP/DYP/ANAP bu anlamda örnek partiler.bun tür liberal,muhafazakar,sağcı partilerin zaman içinde erimesiyle,soğuk savaşın ortadan kalkmasıyla 'birey/din/milliyet' gibi kavramlar 'ideoloji'lerin önüne geçerek radikalleştiler ve 'faşizm' dediğimiz ideolojik tanımlamayı aralarında paylaştılar.'birey'ler diktatör,dindarlar 'köktendinci',milliyetçiler ise 'faşist' kimliklere sıkı sıkı sarılmaya başladılar.erdoğan'ın ortaya koyduğu 'başkan'lık(diktatör)hayali,dindarlık üzerinden köktendinci söylemleri 'şeriat'çı yanını,milliyetçi söylemleri kışkırtararak 'faşist' yanını öne çıkarması akp'nin nasıl bir parti olduğunun somut kanıtıdır.

OSM.YAVUZ DÖNEMİ ALEVİ/KIZILBAŞ KIYIMIN DORUK NOKTASIDIR.

OSM.YAVUZ DÖNEMİ ALEVİ/KIZILBAŞ KIYIMIN DORUK NOKTASIDIR.1915 ERMENİ TEHCİRİ,1937-38 DERSİM İSYANI,1983/1925 KÜRT İSYANI RESMİ TARİH TARAFINDAN TEK YANLI OLARAK DEĞERLENDİRİLİP 'İHANET/BÖLÜCÜLÜK' GİBİ DIŞLAYICI TERİMLERLE AÇIKLANMAYA LANETLENMEYE ÇALIŞILMIŞTIR!..4..
osmanlı 'ümmet' toplumu olduğu için 'milliyet'lere,sünni mezhep ve tarikat dışında kalan islam dini içerisinde olan inanç gruplarına karşıydı.bu karşı duruş 'cumhuriyet'in ilanı,laisizm gibi modern yapılanmalar karşısında kendisini korudu.(dinayetin kurulması,tekke ve zaviye adı altında farklı inanç gruplarının kapatılması).osm.imp.kalan bu feodal ideoloji ne yazık ki bu günün resmi ideolojik ana hatlarını oluşturdu.türk resmi ideolojisi sürekli biçimde muhalefeti ve kendisi gibi düşünmeyenleri 'bölücü/hain/dinsiz' ilan ederek politik şov yaptı.

BU GÜN YAŞADIĞIMIZ 'KÜRT/ALEVİ SORUNU' OSM.İMP.BİZE MİRAS KALAN TARİHSEL MİRASTIR.

BU GÜN YAŞADIĞIMIZ 'KÜRT/ALEVİ SORUNU' OSM.İMP.BİZE MİRAS KALAN TARİHSEL MİRASTIR.OSM.İMP.SÜNNİ MEZHEP ÜZERİNE KURULU DİN DEVLETİ(TEOKRATİK)OLMASI FARKLI DİNİ İNANÇLARI BASTIRDIĞI GİBİ,'ÜMMET'TOPLUMU OLAN OSM.İMP.'MİLLİYET'LERE OLAN DÜŞMANLIĞI BİZE KADAR NÜKSETMİŞTİR!..3...
osmanlı kendi inancı dışında kalan islami-mezhep/hıristiyan inançlarını yok saymıştır.1453 ist.fethi ve ayasofya'nın başına minare geçirierek camii yapılması bu duruma en somut örnektir.osm.kendisini hiç bir zaman 'türk' olarak görmemiş ve tanımlamamıştır.hatta türklerden nefret eder durumdadır.'ümmet' düşüncesi etrafında islam düşüncesini kendisine örnek alan osmanlı bu anlamda 'milliyet' esaslarına göre değil,inanç üzerine kurulu bir 'devlet'(teokratik)olarak kendisini belirlemiştir.osmanlıya göre 'milliyet/millet' değil,'ümmet' vardır.bu 'ümmet' içinde teba/reaya sözkonusudur.osmanlı güvenlik/ordu sorununu 'bektaşi' dergahından askere aldığı 'yeniçeri ocağı'ndan sağlamıştır.uç beyliklere bektaşi dergahından insanlar tampon bölgelere yerleştirilmiştir.saray içi görevlere ise savaş ganimeti olarak seçtikleri azınlık çocuklarının yerleştirirlip eğitildiği 'enderun mektebi' denilen eğitim sistemi geçirilmiştir.islami inanç/düşünce sistemine göre yetiştirilen azınlık çocukları müslüman yapılarak buralarda yetiştirlmiş sadrazamlığa kadar getirilmişlerdir.

TÜRKİYE'DE ZATEN HİÇ BİR DÖNEM 'TOPLUMSAL BARIŞ OLMADI!..

TÜRKİYE'DE ZATEN HİÇ BİR DÖNEM 'TOPLUMSAL BARIŞ' ANLAMINDA SINIFLAR,KATMANLAR ARASI 'DEMOKRATİK' HAVA ESMEDİ!..M.ÇAYAN'IN İFADESİYLE 'SÜREKLİ MİLLİ KRİZ/SÜREKLİ FAŞİZM' GEÇERLİ OLDU!..2..
ülkenin 1946 ikinci dünya savaşı sonrası abd'nin egemenliğinde 'yeni sömürgecilik' kumpası bizim ve bizim gibi ülkelere uygulandı.dünyanın iki farklı kutba bölünmesinden ötürü türkiye abd şemsiyesi altına girdi marshal/truman doktrini olarak bilinen 'sermaye ihracı' sonucu ülkede işbirlikçi,bağımlı sermaye ve iktidar yaratılmaya başlandı.tek parti döneminin kapanmasından sonra yapılan seçimleri chp'den ayrılarak partileşen,çok partili yaşama geçen türkiye cumh. dp'nin iktidar olmasıyla yeni bir dönem başlıyordu.1923-46 arası türkiye kendi olanakları çerçevesinde bazı gelişmelere imza atmasına rağmen(üst yapı devrimleri)altyapı alanında feodalizm çözülmediği,'toprak' sorunu reforme edilmediği için tarım alanında gelişme sağlanamadı.temel tüketime yönelik orta/hafif sanayi yatırımları ise sınırlı kaldı.tüm bu olumsuzluklar üzerine yerli yerine oturmamış farklı 'milliyet/inanç' gruplarının cumhuriyetten beklentileri(kürtler/aleviler)karşılanmayınca 'dersim' ve 'kürt' ayaklanmaları yaşandı kanla bastırıldı.toplumsal travma olarak tarihe geçen bu iki büyük ayaklanmanın izlerini bu gün yaşadıklarımızda bulmamız kadar doğal ne olabilir?..

ARTIK TÜRKİYE BİR 'SAVAŞ' ÜLKESİ.

ARTIK TÜRKİYE BİR 'SAVAŞ' ÜLKESİ.BÖYLECE TÜRKİYE ORTADOĞU ÜLKELERİNE EKLEMLENDİ.KAOS,TERÖR,ANARŞİ YAŞAMIMIZIN BİR PARÇASI OLDU!..1...
osm.imp.günümüze bir türlü taşlar yerli yerine oturmadı.tahteravalli tahtası gibi karşımızdaki ağırlığa göre inip,inip kalktık.1923-50 arası ikinci dünya savaşının dışında kalmamız,emp.karşı savaşmış,'cumhuriyet' ilan edilmiş bir ülke olarak bize göreceli olarak 'bağımsız' bir hava verdi ama ne yazık ki ülkenin siyasi/ekonomik iç dinamikleri zayıf,yetersiz olunca(sanayi-tarım yatırımları.)'cumhuriyet' ve 'ekonomi' zorunlu olarak dışa bağımlı hale gelmekten kurtulamadı.ilan edilen 'cumhuriyet'in 'tek parti' sistemi ile yürümemesi,ekonominin iç tüketime yönelik orta/hafif sanayi(temel tüketim üretimi:etibank,sümerbank,şekerbank,iş bankası)biçiminde devlet kapitalizminin tekelinde kalması 'özel' girişimcilik ya da 'sermaye birikimi' gibi kapitalizmin can damarını tıkaması,dünya kapitalist sistemin yeniden oluşum zincirine eklemlenmesini gündeme getirdi.

'TERÖR','ANARŞİ' NEDİR?..NASIL TANIMLANMALIDIR?..

'TERÖR','ANARŞİ' NEDİR?..NASIL TANIMLANMALIDIR!..‏

Türkiye'nin sorunlarını karartan ve herkesin dilinde kör bir bıçak gibi gezinen ve hiçbir çözüm veya anlam ifade etmeyen 'terör' sözcüğü.'Terör'ü tanımlamadan,kaynağını araştırmadan her kargaşaya,çata-pata,silah sesine,cinayete 'terör' demek adlandırmak kendimizi rahatlatmaktan öte bir yanılsama değildir.O halde 'terör/anarşi' nedir?...bu iki kavram farklıdır ama bizim burj.oportünist politikacılar ve terör uzmanları(!)ikisini birlikte kullanarak olayı vurgu açısından güçlendirdiklerini ve topluma çok şey anlattıklarını sanırlar.'Terör/anarşi' gelişmiş ülke ve toplumsal örgütlenmelerine karşı kullanılan silahlı/silahsız,ideolojik olarak bir toplumsal örgütlülüğü tanımayan,merkezi devlet/toplum yapısını ortadan kaldırarak bireysel şiddet yoluyla otorite sağlamadır.Ülkemize baktığımızda özellikle 1960 ve sonrasında 'terör/anarşi' sözcüklerini çok sık duymaya başladık.modern sınıfların oluşumuyla(burjuvazi/proletarya)iktidar savaşları kızıştı.bu durum modern toplumlarda 'örgüt/Örgütlülük' ile ölçülmeye başladı ve 'demokrasi' denilen bir restorasyona gidildi.bu durum antik Yunan/Roma demokrasisinin günümüze modernize edilmesinden başka bir şey değildi.Burjuva Demokratik devrim dediğimiz dönüşüm(sanayi/tarım/bilim/sanat/teknoloji)burjuva sınıfın önderliğinde yapıldığı için proletarya sürekli biçimde iktidar dışı kaldı.oysa emek/yoğun çalışan,üreten 'sınıf' proletarya idi.ve Çıngar buradan koptu.İşte bu kopuş a) demokratik kurallar içinde örgütlü mücadele b) anti-demokratik koşullarda 'zor' kullanarak örgütlü mücadele c) her iki görüşe karşı 'zor'u bireyselleştirerek gerçekleri fuluğlaştırıp etrafa korku,panik,kararsızlık,çözümsüzlük salarak toplumda 'panik' havası yaratmak 'terör/anarşi'nin kaynağıdır.Sürekli biçimde 'terör/anarşi' gibi ne olduğu belli olmayan suçlamalarla yasasklar,cinayetler,katliamlar devam ediyor.'Terör/anarşi' suçlaması,'vatan haini/vatan sever' ikilemi gibi eş anlamlıdır bizim ülkemizde!.Bu duruma en iyi örnek,'vatan şairi' olarak mehmet akif örnek verilirken 'vatan haini' nazım hikmet gösterilir.Acaba gerçekler böylemidir?..tabii ki hayır!..ya nasıl?. .'ümmetçi' mehmet akif kurtuluş savaşına karşı çıkar ve mısır'a kaçar(!).Kurtuluş savaşı kazanılır ve sonrasında atatürk'ün itirazlarına rağmen akif yurda döner karşı olduğu kurtuluş savaşına atfen 'istiklal marşı'nı yazar ve 'vatan şairi' olur!..'Vatan haini' olarak ilan edilen nazım hikmet ise,m.akif'in tam tersine 'kurtuluş savaşı destanı' adlı şiir kitabıyla kurtuluş savaşını destanlaştırmıştır.nazım dışında kurtuluş savaşı için bu denli kapsamlı ve sanatsal bir eser yoktur!.şte bu gün türkiye'de 'terör/anarşi' ile 'vatan haini/vatansever' adlandırmalar birbiriyle sıkı sıkı ilintilidir.'Terör/anarşi' gibi kavramlar bize ne zaman geldi?..1960-70 arası.bu zaman dilimi arası Türkiye'de 'sınıf' mücadelesinin yeni yeni filizlendiği,Aydın/öğrenci hareketinin başkaldırının uç verdiği günlerdir.türkiye siyasal iktidarı ilk defa 'darbe'ile tanışmış,siyasal düzen krize girmiş 'darbe'de çare olmamıştı.Burjuvazinin tedirginliği giderek artmaya,düzene karşı muhalefet toplumda yükselmeye başlamıştı.burjuvazi bu muhalefeti 'soğuk Savaş'ın yarattığı kutuplaşmayı kullanarak ideolojik saldırı alanına çekti ve muhalefeti(işçi/öğrenci gençlik)anarşi/terör gibi suçlamalarla birleştirerek olaya uluslararası bir boyut kattıDikkat edilirse Türkiye 1960-2015 arası bir türlü siyasi krizden çıkamadı.yarım asrı geçen bu süre zarfında burjuvazi siyasi/ekonomik krizleri aşmak için iki ask.faşist darbe ve onca sivil sağ/gerici/faşist hükümetleri işbaşına geçirdi ve en son köktendinci islami faşist AKP yi iktidara taşıdı.Burjuvazi krizlerini sürekli biçimde sol/sosyalist kesime yıktı ve devrimci kesimi 'anarşi/terör' türü yıkıcı/dış güçlere bağlı isyankar vatan haini bölücü güçler olarak ısrarla hedef gösterdi.Bu hedef gösterme 1971 ask.faşst darbesini doğurdu.1975-80 arası yükselen devrimci mücadele ve toplumsal direnç ise önce 1.2.Miliyetçi cephe hükümetleri döneminde MHP nin sivil faşist kanadı Ülkü ocakları ile sonrasında ise 12 Eylül ask.faşist ask.darbe ile ezildi.12 Mart/12 Eylül ask.faşist dönem ve sonrasında kurulan sivil sağcı/gerici/köktendinci/fsşist sivil hükümetler döneminde burjuvazi kendisine yönelik toplumsal muhalefeti 'anarşi/terör'le suçkarken,toplumsal muhalefeti bastırmak için terör ve anarşi yöntemlerini kullandı'Terör/anarşi' belirsizlik,orantısız baskı/güç kullanarak insanları yıldırmak,bezdirmek anlamına gelirDemirel'in ' bana milliyetçiler adam öldürüyor dettiremezsiniz',Çiller'in ' tetik çekenle tespih çeken bir olurmu?'sözleri,Ağar'ın ' bin operasyon yaptık' açıklaması ve en son islami faşist Erdoğan'ın gezi olaylarını ezmek için ' emir verdim destan yazdılar' sakıncanız söylemleri devletin terör/anarşi/kargaşalıkları nasıl yaratıp faydalandığının açık örnekleriydi.Dün fatsa,Çorum,Sivas,k.maraş,Ankara,istanbul,İzmir ve diğer şehirlerde yaşanan 1975-80 arası devlet destekli MHP li sivil faşistlerin saldırıları bu gün yaşadıklarımızı daha net biçimde anlamamıza yardımcı olacaktır.Bu gün Doğu illerinde Kürt halkı üzerinde estirilen resmi baskı/zor,sokağa çıkma yasakları adı altında susturma,yok etme operasyonları 1975-80 ve sonrasında uygulanan metodlarla uyuşmaktadır.Tabii yazıp çizmek sorunları çözmüyor ama mücadelenin anlaşılması açısından yazmak gerekiyor.yazmak,konuşmak,görmek insanın nasıl ve ne biçimde mücadele edeceğine yardımcı oluyor.Asıl burada belirleyici olan iradi müdahale yani bilinçli tavır ve direnç.Dikkat edilirse entellektüel yaşamı olmayan,yazmayan konuşmayan,tartışmayan islam coğrafyası ve ortadoğu dünyanın her an patlamaya hazır 'savaş' alanları.Bu savaş alanlarından birisi de biziz ve kendi içimizde bunu yaşıyoruz!..
© 2015 Microsoft Koşullar Gizlilik ve tanımlama bilgileri Geliştiriciler Türkçe